5. FİNANSMAN VE FİNANSMAN KAYNAKLARI
Hedeflediği amaçlar doğrultusunda faaliyetlerini sürdüren işletmelerde finans yöneticilerinin temel fonksiyonu; işletmenin çeşitli zamanlarda çeşitli nedenlerle ihtiyaç duyduğu kaynakları ihtiyaç duyulan zamanda uygun koşullarla temin etmek ve diğer yandan da işletmenin faaliyetleri sonucu yarattığı fazla fonları yada kârları uygun ve kârlı alanlarda değerlendirmek yani kullanmaktır. Bu işlevler tüm işletmelerin ve dolayısıyla finans yöneticilerinin her zaman temel uğraşı faaliyetlerini oluşturur. Hiçbir işletme her zaman kârda ve elinde fazla nakit sıkışıklığı içinde de olamaz. Bunun değişik derecelerdeki bileşimleri her zaman söz konusudur. Örneğin, bir işletmenin kimi zaman hazır nakit fonları fazla olur, kimi zaman da stoklarını satıp nakde dönüştüremediği için yada alacaklarını tahsil edemediği için bazı ödemelerinde geçici bir süre nakit sıkıntısına girebilir veya ihtiyaç duyduğu ham madde alımı gibi bazı harcamaları yapmak için yeterli nakit kaynağı olmayabilir. Bazı durumlarda da işletmenin gerçekleştirmek istediği bazı yatırımları yapmak için yeterli fonu bulunmayabilir. Tüm bunlar iş hayatının doğal bir parçasıdır. (Sarıaslan & Erol, 2008, s. 97)
İşletmelerin çeşitli nedenlerle ihtiyaç duyacağı finansman, işletmenin ihtiyacına yani kaynakları kullanacağı kullanım yerine ve kullanım süresine göre kısa dönemli, orta dönemli ve uzun dönemli olarak farklılık gösterir. (Sarıaslan & Erol, 2008, s. 97)
1- Kısa Dönemli Finansman: İşletmelerin üretimde kullandıkları ham maddeleri, yardımcı maddeleri, yarı mamulleri satın almak ve/veya bazı ödemelerindeki nakit sıkışıklığını gidermek için, ihtiyaç duydukları ve kullanım süresi bir yıldan az olan finansman ihtiyacını ve kaynaklarını ifade eder. Kısa dönemli finansman kimi zaman çalışma sermayesi finansmanı olarak da adlandırılır. (Sarıaslan & Erol, 2008, s. 97)
2- Orta Dönemli Finansman: Ülke uygulamalarına göre değişmekle birlikte, kimi zaman 1-3 yıl, kimi zaman da 1-5 yıl arasında değişen bir dönemi kapsayan bu finansman ihtiyacı genel olarak işletmelerin ihtiyacına göre farklılık gösterir. İşletmelerin öz kaynalarının yani sıra daha çok dış kaynaklardan sağladığı orta vadeli finansman ihtiyacı, yeni ürün tasarımı yada yeni ürün geliştirme, bina ihtiyacını giderme, yeni pazarlara girme, kapasite genişletme, yeni araç-gereç alma gibi orta dönemli ve göreceli olarak fazla büyük olmayan yatırımların gerektirdiği finansmandır. (Sarıaslan & Erol, 2008, s. 98)
3- Uzun Dönemli Finansman: Yeni bir üretim tesisi kurmak, çok büyük çaplı modernizasyon, yenileme yada kapasite genişletme yatırımlarına girişmek amacı ile ihtiyaç duyulan, etkisi ve kullanım süresi yada dış kaynaklardan temin edilme durumunda vadesi 3-5 yıldan fazla olan finansman ihtiyacını ifade eder. Sabit sermaye yatırımlarının finansmanı olarak da ifade edilen bu tür finansman ihtiyacı, işletmelerin uzun dönemli hedeflerini gerçekleştirme amacı taşıdığı için stratejik finansman adını da almaktadır. Bu amaçla alınan finansman kararları da stratejik finansman yada sermaye bütçelemesi kararları olarak da ifade edilmektedir. (Sarıaslan & Erol, 2008, s. 98-99)
5.1. Firmaların Finansman Kaynakları
Firmalar, işletme sermayesi ihtiyacını karşılamak ve yatırımlarını finanse etmek için çeşitli kaynaklara başvurabilmektedir. Faaliyetlerin tamamını özkaynaklar yada borçlanarak finansmanı mümkünken, firmalar genellikle her iki kaynağı da değişen oranlarda kullanmaktadır. (Yaşar, 2006, s. 3)
Özkaynaklar yoluyla finansman; Şirketlerinkendi bünyesinde yarattığı kaynaklara başvurmalarını (dağıtılmamış kârlar, içsel kaynakların sermayeye ilavesi) yada dışarıdan kaynak teminine gitmelerini (hisse senedi ihracı yoluyla kaynak sağlanması) ifade eder. (Yaşar, 2006, s. 3)
Borçlanma yoluyla finansman denilince ise genellikle, şirketlerin bankalardan kullandıkları kısa, orta ve uzun vadeli krediler akla gelir.
Ancak, finansman kaynaklarında borç ve özkaynak şeklinde basit bir ayırım, bugün şirketlerin kullandıkları çok çeşitli finanslama araçlarını gözden kaçırmamıza neden olabilecektir. Örneğin, tahviller, finansman bonoları, hisse senetleriyle değiştirilebilir menkul kıymetler (varantlar, hisse senedi ile değiştirilebilir tahviller gibi), türev araçlar (opsiyonlar, vadeli işlemler, forward sözleşmeleri ve swaplar) bunlardan bazılarıdır. (Yaşar, 2006, s. 3)
Borç sözcüğü çok açık ve anlaşılır bir sözcük gibi görünmekle beraber, firmalar borca benzemekle birlikte hesaplarında farklı işlem gören bazı finansal düzenlemelere giderler. Bu yükümlülüklerden bazılarını kolayca tanımlamak mümkündür. Örneğin ticari baorçlar (bunlara ticari krediler de denilmektedir) basit bir anlatımla, firmaların teslim aldıkları mallar için ödeme yükümlülüklerini ifade eder ve dolayısıyla kısa vadeli bir borç gibidir. Diğer düzenlemeleri tanımlamak bu kadar kolay değildir. Örneğin ekipman alımı için borçlanmak yerine bir çok şirket, finansal kiralama yoluna gider, yani ekipmanı uzun vadeyle kiralar. Bu durumda firma kiralayana (ekipmanın sahibi) bir dizi ödeme yapmayı taahhüt eder. Bu, mevcut bir borç için ödeme yükümlülüğüne çok benzemektedir. Firmanın ödemeleri yapmaması halinde, kiralayanın ekipmanı geri alma hakkı doğar. Firmanın, ekipmanı teminat göstermek suretiyle, kiralayandan borç alması durumunda da sonuç yine böyle olacaktır. (Yaşar, 2006, s. 3-4)
Finansman kaynaklarını, özkaynak-borç şeklindeki bir ayırım yerine iç ve dış kaynaklar şeklinde sınıflandırmakta mümkündür. Bu durumda, dağıtılmamış Kârlar ve içeride yaratılan fonlar iç kaynaklar arasında yer alırken, yeni hisse senedi ihraçları ve borçlanmak suretiyle sağlanan fonlar, dış kaynakları ifade edecektir. (Yaşar, 2006, s. 4)
Firmaların temel finansman kaynaklarını borçlar ve özkaynaklar olarak iki temel gruba ayırmış ve özkaynakların içeride yaratılan fonlar (dağıtılmış kârlar v.s.) ile dış kaynak niteliği taşıyan yeni hisse senedi ihracını kapsadığından, borçların ise başta banka kredileri olmak üzere, ticari borçlar, finansal kiralama, tahvil, finansman bonoları v.b. finansman araçlarını söz edilmiştir. (Yaşar, 2006, s. 4)
5.2. Sermaye Yapısı
Firmanın menkul kıymet bileşimi “ sermaye yapısı” olarak bilinir. Sermaye yapısı değişmez değildir. Bazı şirketler tamamıyla özkaynak finansmanına dayanırken, bazıları borçlanmadan yana tercihlerini kullanırlar. Sermaye yapısı seçimi temelde bir pazarlama sorunudur. Bir firma, ihraç edebileceği çok farklı menkul kıymetle sayısız bileşim oluşturabilir, ancak toplam piyasa değerini en yüksek düzeye çıkaran özel bileşimi bulmaya çalışır. (Yaşar, 2006, s. 4)
Bir firmanın temel kaynağı varlıklarının yarattığı nakit akışı harekatıdır. Firma tamamen hisse senetleriyle finanse edildiğinde tüm nakit akışı hissedarlara aittir. Firma hem borç hem de özkaynakla finanse edildiğinde nakit akışları ikiye bölünecektir. Borç verenlere giden nispeten daha güvenli nakit akışları, hissedarlara giden daha riskli nakit akışları. (Yaşar, 2006, s. 4-5)
Firmalar, sermaye yapılarında borç fonları kullanarak öz sermayenin kârlılığın olumlu yönde etkileyebilir. Ancak bu anlayış sınırsız oranda borçlanmak demek değildir. Firmaların finansal kaldıracı yükseldikçe, buna bağlı olarak finansal riski de yükselecek ve bu gelişme firmanın hisse senetlerinin değerini olumsuz yönde etkileyebilecektir. Bu nedenle, firmalar finansman kararlarını verirken, borçlanma ile yeni hisse senedi ihracı (daha genel bir ifadeyle özkaynak) seçenekleri arasında finansal amaç açısından bir karşılaştırma yapmak ve en uygun seçeneği uygulamak durumundadırlar. (Yaşar, 2006, s. 5)
Sermaye yapısını dengeleme teorisi, sermaye yapısının, borcun vergi tasarrufu ile finansal sıkıntı maliyetleri arasındaki dengeye dayandırıldığı teoridir. Bu teori, hedef borç oranlarının firmadan firmaya değişebileceğini öngörür. Buna göre, güvenli, maddi duran varlıklara sahip ve vergilendirilebilir kârı tasarruf sağlamaya yeterli olan şirketlerin hedef oranları yüksek olmalıdır. Riskli, maddi olmayan duran varlıklara sahip, kârsız şirketler esas olarak özkaynak finansmanına dayanmalıdırlar. (Yaşar, 2006, s. 6)
Sermaye yapısına ilişkin diğer bir teori de finansman hiyerarşisi teorisidir. Bu teoriye göre;
1- Firmalar iç finansmanı tercih ederler, çünkü fonlar, hisse senedi değerini düşürebilecek bir etki yaratmazlar.
2- Eğer dış finansman gerekliyse firma önce borçlenır, hisse senedi ihracına ancak son çare olarak başvurur. Bu teoride hedeflenmiş açık bir borç-özkaynak bileşimi yoktur, çünkü iki tür özkaynak vardır: içsel ve dışsal. İçsel özkaynak hiyerarşik sırada yukarıdadı. Dışsal olanı ise ikinci sıradadır.
Finansman hiyerarşisi, çok kârlı firmaların neden daha az borç kullandığını açıklamaktadır. Bunun nedeni, hedef borç-özkaynak oranlarının düşük olması değil, dış paraya ihtiyaç duymamalarıdır. Kârı düşük olan firmalar ise borç ihraç ederler, çünkü sermaye artırımı için yeterli miktarda iç fonları yoktur ve finansman hiyerarşisi teorisine göre de borç, hisse senedi ihracından önceki sırada yer almaktadır. (Yaşar, 2006, s. 7)
Sermaye yapısı politikası, risk ile kâr arasında bir dengelemeyi kapsar. Fazla borç kullanma, firmanın kârlarının akım riskliliğini yüksektir. Ancak daha yüksek bir kârlılık oranına da yöneltebilir. Daha yüksek risk, hisselerin fiyatının düşmesi eğilimi yaratır, ancak daha yüksek bir beklenen kârlılık oranı hisselerin fiyatını yükseltir. (Yaşar, 2006, s. 7)
5.3. Sermaye Yapısını Etkileyen Faktörler
Sermaye yapısına ilişkin kararlar firmanın işletme riskinden etkilenir. Firmanın işletme riski ne kadar büyükse optimal borç oranı o kadar düşük olacaktır. Borç kullanmanın temel nedeni, faizin vergi matrahından düşürülerek efektif borç maliyetini düşürmesidir. Ancak hızlandırılmış amortisman veya geçmiş yıl zararlarının dönem kârına mahsubuyla firmanın kârının çoğu daha önceden vergilere karşı korunuyorsa firmanın vergi oranı düşük olacaktır. (Yaşar, 2006, s. 7)
Firmalar finansman kararlarında, riskle kârlılığı bağdaştırmak durumundadırlar. Finansal kaldıraçtan aşırı ölçüde yararlanmayı amaçlayan bir finansman biçimi, büyük kârlar sağlayabileceği gibi, firmanın varlığını tehlikeye de düşürebilir. Satışları dalgalanma gösteren firmaların kârlarındaki dalgalanma, özellikle maliyet yapısı içinde sabit giderlerin payı yüksek olan firmalarda daha büyük boyutlara ulaşabilir. Satışları dalgalanma gösteren, dolayısıyla kârları istikrarsız olan firmaların, riski azaltabilmek için finansmanda daha geniş ölçüde öz sermaye kullanmaları gerekir. Böylece söz konusu firmalar, yüksek olan iş risklerini düşük bir finansman riskiyle dengeyebilirler. (Yaşar, 2006, s. 8)
Finansal kaldıraç da firmaların sermaye yapısı ile ilgili kararlarını etkileyen faktörlerdendir. Öz sermayenin kârlılığını veya anonim şirketlerde pay başına elde edilen net geliri etkiler. Bir firmanın faaliyetlerinin sağladığı kârlılık oranı, ödediği faiz haddinden yüksek olduğu sürece, borçlanma yoluyla özsermaye kârlılık oranını yükseltebilir. Bu durumda finansal kaldıraç firmanın lehine çalışır. Buna karşılık faiz haddi, firmanın faaliyet kârlılık oranından daha yüksekse, firmanın borçlanması, özsermayenin kârlılık oranını ve pay başına elde edilen kazancı düşürür. Bu nedenle, firmanın devamlı bir surette borçlanarak finansal kaldıraçtan yararlanma olanağı sınırsız değildir. Finansman şeklinin riskli bir hal alması, yabancı kaynak bulma olanağını zayıflatacağı gibi, finansman riski arttıkça temin edilecek yabancı kaynağın maliyeti de yükselecektir. (Yaşar, 2006, s. 8)
Finansal esneklik yada diğer bir ifadeyle olumsuz koşulların varlığında uygun şartlarla borç temin edebilme yeteneği de firmaların sermaye yapısını etkiler. Düzgün bir sermaye kaynağının varlığı, işletme faaliyetlerinin istikrarı için gereklidir ve bu uzun vadeli başarı için hayati bir önem taşır. Ekonomide likidite sıkıntısı varsa yada bir firma faaliyetlerini devam ettirmede sıkıntıya düşmüşse fon sağlaması zor olacaktır. Çünkü fon sağlayanlar, fonlarını güçlü bilanço yapısına sahip şirketlere yönelteceklerdir. Dolayısıyla gelecekteki potansiyel fonların varlığı ve fonların eksikliğinin sonuçları, hedef sermaye yapısı üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. (Yaşar, 2006, s. 8)
Optimal sermaye yapısının belirlenmesinde, firmaların sağlayacakları fonların, finansmanında kullandıkları varlıkların niteliği ile tutarlı ve uyum içinde bulunması hususu da rol oynamaktadır. Kısaca uygunluk olarak tanımlanabilecek bu faktör, firmaların duran varlıklarını uzun veya devamlı kaynaklarla, dönen varlıklarını ise sürekli bir nitelik göstermeyen kısa vadeli kaynaklarla finanse etmesi gereği şeklinde tanımlanabilir. (Yaşar, 2006, s. 8)
Duran varlıklarla dönen varlıkların devamlılık gösteren kısmının uzun vadeli kaynaklarla finanse edilmesi gereği, bu varlıkların sağlayacağı para akışı ile ilgilidir. Duran varlıkların kısa vadeli kaynaklarla karşılanması, sözkonusu varlıkların para girişi yaratmadan bedellerinin ödenmesi gibi finansman açısından sakıncalı bir durum yaratacaktır. Gerçekten de yapılan yatırımlar, firmanın fon yaratma kapasitesini artırmadan diğer bir deyişle geri dönmeden, firmanın bu yatırımlarını finansmanında kullandığı yabancı kaynakları geri ödemek zorunda kalması firmayı mali sıkıntıya sokabilir. Bu nedenle aktif toplamı içinde duran varlıkları ağrılık taşıyan firmaların, önemli ölçüde orta ve uzun vadeli kaynaklarla öz sermaye tabanına dayanmaları uygun olacaktır. (Yaşar, 2006, s. 8-9)
5.3.1. Özkaynak ile Finansman
Özkaynak ile finansman denilince en genel anlamda, firmanın elde ettiği kârı dağıtmayarak bünesinde bırakması veya yeni hisse senedi ihraç etmek suretiyle dışarıdan kaynak teminine gitmesi anlaşılmaktadır. Ayrıca enflasyonist ülkelerde uygulanan ve amortismana tabi iktisadi kıymetlerin yeniden değerlenmesi sonucunda oluşan fonların sermaye ye eklenmesi de özkaynak finansmanı kapsamında değerlendirilmektedir. (Yaşar, 2006, s. 9)
Özkaynaklar ile finansmanın üstün yönleri:
1- Özkaynak ile finansman, firma için sabit bir yük getirmez. Firma kâr sağladığı takdirde, yetkili organlarının kararı ile kâr payı dağıtır. Firmanın kâr payı dağıtımakonusunda özel durumlar dışında yasal bir yükümlülüğü yoktur.
2- Özkaynağın belirli bir vadesi yoktur. Firma için sürekli bir kaynak niteliğindedir.
3- Özkaynak, firmanın muhtemel zararlarına karşı bir emniyet sübabı görevi gördüğünden, özkaynağın artışı firmanın kredibilitesini yükselterek ilave kaynaklar bulmasını kolaylaştırır.
4- Bazı dönemlerde şirket için hisse senedi satarak kaynak sağlamak yabancı kaynak teminine oranla daha elverişlidir. Hisse senetlerine yatırım, tasarruf sahiplerine, belli sermayedar gruplarına özellikle şu iki nedenden dolayı çekici gelebilir: Birincisi, hisse senetlerinin tahvillere göre temettü ve değer artışı şeklinde daha yüksek gelir sağlamaları, ikincisi ise hisse senetlerinin enflasyona karşı daha koruyucu olamalarıdır. Enflasyon nedeniyle şirket aktiflerinin reel değerinin yükselmesi halinde, bu yükseliş tasarruf sahiplerinin hisse senetlerine talebini artırabilir. (Yaşar, 2006, s. 9-10)
Özkaynak ile finansmanın üstünlüklerinin yanında dezevantajları da bulunmaktadır.
1- Yeni hisse senedi ihracı yoluyla özkaynakların artırılması, şirkete yeni ortakların girmesine yol açarak yönetimin ve kontrolün paylaşılması sonucunu doğurabilir. Bu risk özellikle küçük şirketlerde daha fazladır.
2- Yeni hisse senedi ihracı veya ortak alınması firmanın gelirinin daha çok kişi arasında paylaşılmasına, dolayısıyla mevcut ortakların gelirinin düşmesine yol açabilir.
3- Yeni hisse senedi ihracında, ihraç maliyetleri genellikle tahvil çıkarılmasının gerektirdiği giderlerden daha yüksektir. Yatırımcılar açısından hisse senedine yatırım yapmak tahvillere yapılacak yatırımdan daha riskli görüldüğünden, hisse senedi ihracına aracılık yapan aracı kuruluşların talep edecekleri komisyon bu riski karşılayacak ölçüde daha fazla olmaktadır.
4- Bazı durumlarda hisse senedine talep, tahvillere göre daha dar olabilir. Tasarruf bankaları, hanehalkı, sigorta şirketleri gibi fon arzeden kişi ve kurumların fonlarını az riskli, sabit gelirli tahvillere yatırmayı tercih etmeleri halinde hisse senetlerinin pazarı daralabilecektir.
5- Firma açısından özsermaye maliyeti, genellikle borç maliyetine nazaran daha yüksektir. Bir firmaya ortak olanlar katlandıkları riskin daha yüksek olması nedeniyle daha yüksek getiri beklentisi içindedirler. Bu durum özsermaye maliyetinin, yabancı kaynak maliyetinden daha yüksek olması sonucunu doğurmaktadır. (Yaşar, 2006, s. 10)
Yeni hisse senedi ihracı, mevcut sermayeyi arttırarak veya ilk halka arzlar yoluyla gerçekleştirilebilir. Bu yolla kaynak sağlanmasının genel olarak özkaynak ile finansmanın avantaj ve dezevantajlarını içerdiği söylenebilir. Bunun yanında, ilk halka arzlarda fiyatın doğru tespit edilip edilmediği, halka arzın başarısı ve maliyetler açısından önem taşımaktadır. (Yaşar, 2006, s. 11)
5.3.2. Borçlanma ile Finansman
Borçlanmak suretiyle finansman denilince ilk akla gelen banka kredileri olmakla birlikte, firmalar, tahvil, finansman bonosu ihracı, ticari krediler (firmlar arası ticari borçlanmalar), finansal kiralama ile diğer borçlanma araçları (forward, futures gibi türev araçlar, hisse senediyle değiştirilebilir tahviller v.b.) yoluyla da finansman sağlamaktadırlar. (Yaşar, 2006, s. 14)
5.4. Finansman Kararlarının Önemi Ve Dikkate Alınması Gereken Konular
Bir işletmenin finansman yada sermaye sağlayabileceği kaynaklar çok çeşitlidir. Bu nedenle işletmenin sermaye yada finansman kararlarında alternatif kaynaklar arasından seçim yapılırken, finansmanda kullanılacak alternatif kaynağın maliyeti başta olmak üzere, kullanılacak alternatif kaynağın olası riski ve kaynak ediniminde kullanılacak finansman aracının özellikleri ayrı ayrı ve hep birlikte dikkate alınmak zorundadır. Ayrıca bunların yanı sıra, finansman kararları bir defalık kararlar olarak düşünülmemelidir. Finansman kararları bir defada alınan ancak işletme stratejilerini sürekli olarak etkileyecek olan kararlardır. Çünkü bugün alınan finansman kararları işletmenin gelecekte alacağı kararları da doğrudan etkiler ve gelecek dönemde işletmeyi güç duruma sokabilir. Bu nedenle bugün alınacak finansman kararlarının işletme faaliyetleri üzerindeki etkisi sürekli analiz edilmelidir. (Sarıaslan & Erol, 2008, s. 149)
İşletmenin öz kaynakla finansman yöntemini seçmesi dururmunda, işletme herhangi bir sabit ödeme yükü ile karşı karşıya kalmaz. İşletme kâr elde etmediği zaman hissedarlarına herhangi bir ödeme yapmak zorunda değildir. Yabancı yada dış kaynakla finansmanda ise, işletme kâr elde etsin yada etmesin borcun getirdiği faiz yükümlülüğünü ödemek zorundadır. Öz kaynak finansmanında kaynak ediniminin sabit bir geri ödeme vadesi olmadığından sağlanan kaynak sürekli kullanıma açıktır. Borçlanmada ise belli bir vade sonunda borç geri ödenmek zorundadır. İşletmenin hisse senedi ihracı ise firmanın sermaye piyasasında değerinin belirlenmesine olanak vereceğinden şirketin kredibilitesi artar. Bu nedenle, öz kaynak finansmanı işletmenin daha sonraki ihtiyacında olumlu etki yapabilir. Hisse senedi ihracı yoluyla öz kaynak finansmanı işletme ortaklık payının satışı karşılığında olduğundan, şirket hissesine sahip her ortak şirket yönetiminde oy hakkına sahip olacaktır. Bu nedenle hisse senedi ihracı ile kaynak sağlama şirketin oy hakkının genişlemesine-dağılmasına neden olur ve şirket kontrolü kaybedilebilir. (Sarıaslan & Erol, 2008, s. 149-150)
5.5. Türkiyedeki Firmaların Finansman Kaynakları
5.5.1. İç Kaynaklar
İç kaynaklardan finansman ile kastedilen genellikle, dağıtılmamış kârlar ile şirket bünyesinde mevcut bulunan değerlerin sermayeye eklenmesidir. (Yaşar, 2006, s. 29)
İç kaynaklardan yapılan sermaye artırımı ile, yüksek enflasyon sonucunda şirket malvarlığının bazı kalemlerinde meydana gelen değer artışları bilançoya yansıtılmış olmaktadır. Böylece esas sözleşmede yer alan sermaye rakamı, şirketin mevcut malvarlığı değerine yaklaştırılmış olmaktadır. Bu nedenledir ki iç kaynaklardan yapılan sermaye artırımında, şirketin malvarlığını artırıcı yabancı bir kaynak gelmez, malvarlığının bilanço değeri aynı kalır. Sadece bilanço kalemlerinde yer değiştirme olur ve bu işlem sonucunda ortaklar herhangi bir bedel ödemeksizin yeni pay edinirler. Bu nedenle sözkonusu paylara “bedelsiz (gratis) paylar”, yapılan artırıma da “bedelsiz artırım” denilir. (Yaşar, 2006, s. 29-30)
Şirket bilançosunun pasif tarafında yer alan iç kaynaklar (ihtiyat ve yedek akçeler, değer artış fonları gibi) şirketin gelişmesini sağlamak ve muhtemel zararları karşılayabilmek amacıyla ayrılırlar. Anonim şirketler, bu tür imkanlarını sermaye hesabına aktararak sermayesini artırabilir. Sermaye artırımı nedeniyle çıkarılan yeni paylar, pay sahiplerine sermayedeki payları oranında dağıtılır. (Yaşar, 2006, s. 30)
Bu türde yapılan sermaye artırımlarının kaynakları aşağıda verilmiştir.
1- Maddi duran varlık yeniden değerleme değer artış fonu
2- İştirakler yeniden değerleme değer artış fonu
3- Maliyet artış fonu
4- Gayrimenkul ve iştirak hissesi satış kazançları
5- Esas sözleşme hükümlerine göre veya genel kurul kararı ile ayrılan yedek akçeler
6- Emisyon primleri
7- Dağıtılmasına karar verilmeyen bütün dağıtılabilir kârlar. (Yaşar, 2006, s. 30)
Yedeklerin sermaye artırımında kullanılmasının şirket, pay sahipleri, alacaklılar açısından yararları bulunmaktadır. Yedeklerin sermayeye dönüşümü ile anonim ortaklığın gereksinim duyduğu dağıtılmamış kârların devamlı olarak bünyede kalması sağlanmış olur. (Yaşar, 2006, s. 30)
5.5.2. Dış Kaynaklar
Firmaların faaliyetlerinin ve yatırımlarının finansmanında yararlandıkları dışsal kaynaklar temelde, yeni hisse senedi ihraç etmek ve borçlanmak suertiyle temin edilen kaynaklardan oluşmaktadır. (Yaşar, 2006, s. 33)
5.5.3. Borçlanmalar
Firmalar başta banka kredileri olmak üzere çeşitli borçlanma biçimleriyle faaliyetlerini finanse edebilmektedirler.
Firmaların borçlanarak sağladıkları kaynakları kısa, orta ve uzun vadeli olarak ayırıma tabi tutmak mümkündür. Kısa süreli finansman kaynakları, firmanın bir faaliyet dönemi içerisinde geri ödemekle yükümlü olduğu borçlarını ifade ederken, bir yıl ile on yıl arasında değişen borçlar orta vadeli, on yıldan uzun süreli olanlar da uzun vadeli finansman kaynakları olarak nitelendirilebilir. Ancak, bu ayrım ve tanımlar ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir. (Yaşar, 2006, s. 36)
5.6. Firma İçi Ve Dışı Finansal Fon Maliyeti Arasındaki Farkların Nedenleri
Finansal piyasalarda görülen bazı piyasa aksaklıkları nedeniyle, firma dışı fonların firmaya maliyeti firma içi fonlara oranla daha yüksektir. Özellikle kredi arz edenlerle kredi talep edenlerin farlı olması ve kredi talep edilen projenin gerçek getirisi ve başarılı olma olasılığı birbirlerinden farklı bilgiye sahip bulunmaları dış fonların maliyetinde de farklılıklara yol açabilmektedir. Bunun bir sonucu olarak, firma içi fonlar ile firma dışından sağlanan fonlar birbirleriyle tam ikame edilememektedir. Maliyetlerde görülen bu farklılıkların belli başlı nedenleri arasında dış fonların sağlanmasında ortaya çıkan işlem maliyeti, farklı finansal seçeneklerin tabi oldukları farklı vergi avantaj ve dezavantajları, finansmanı talep edilen projenin geleceği hakkında eksik bilgilenme (asymmetric information) sayılabilir. Bunlar arasında eksik bilgilenme, günümüzde üzerinde en çok durulan ek maliyet faktörüdür. (Günçavdı, Levent, & Ülengin, 1999, s. 7-8)
5.7. Finansal Hiyerarşi
Finansal hiyerarşi, bir firmanın kullandığı firma içi ve firma dışı finansal fonların maliyetleri arasındaki farklılıklardan oluşur. Firma içi kaynakların maliyeti ile firma dışı fonlardan sağlanan kaynakların maliyeti arasında gözlenen fark, firmaları, herhangi bir yatırım harcamasını finanse ederken, öncelikle daha ucuz olan firma içi fonları kullanmaya, tükenen iç kaynakların ardından daha pahalı olan firmaları kullanmaya, tükenen iç kaynakların ardından daha pahalı olan firma dışı fonları talep etmeye yöneltir. Bu durum finansal hiyerarşi olarak bilinmektedir. (Günçavdı, Levent, & Ülengin, 1999, s. 10)