4. FİNANSAL SİSTEMİN YAPISI VE FİNANSAL PİYASALARIN İŞLEYİŞİ
Finans fonksiyonu bir işletmenin amaçlarını gerçekleştirmede vazgeçilmez bir öneme sahiptir ve bu önemi de her geçen gün artmaktadır. Bunun sonucu olarak da finans fonksiyonunu yerine getiren finans birimi yada finans bölümü, işletmenin hiyerarşik örgüt yapısında üst yönetim kademesinde uygun yerini almıştır. Bütüncül bir sistem yaklaşımı ifadesi ile denilebilir ki, finans bölümü bir işletme sisteminin en önemli alt sistemlerinden birisidir. İşletme finans yöneticileri kendi işletmelerinin finans fonksiyonunu gereği gibi yerine getirebilmek için sürekli olarak kendilerini çevreleyen finansal sistem ile ilişki içindedirler. Çünkü, bir işletme finans yöneticisinin asli görevi; işletmenin ihtiyaç duyduğu fonları istenilen zamanda ve istenilen miktarda en uygun maliyetle sağlamak, öte yandan da işletmenin fazla fonlarını yada kaynaklarını en iyi biçimde değerlendirmek ve kullanımına karar vermektir. Bu nedenle finans yöneticileri bir yandan kendi işletmelerinin diğer bölümleri ile yakın işbirliği içinde iken, diğer yandan da kendilerini çevreleyen ulusal ve uluslararası finansal sistem ile doğrudan ilişki içindedirler. (Sarıaslan & Erol, 2008, s. 13)
Dolayısıyla finans fonksiyonunun gereğini en iyi şekilde yerine getirebilmek için finansal yöneticiler ilişkide bulundukları finansal sistemin yapısını ve işleyişini çok iyi bilmek zorundadırlar. Böylece finansal sistemin işletmeler için yarattığı imkanlar, fırsatlar, tehditler ve riskler çok daha iyi değerlendirilerek finans fonksiyonlarının gereğini daha etkin bir biçimde yerine getirebileceklerdir. Ancak finansal sistemin amacını, yapısını ve işleyişini daha iyi kayrayabilmek, işletmelerin ve finansal sistem etkileşimini daha iyi görebilmek için konuyu bir sistem yaklaşımı çerçevesinde bütünlük içinde görmek gerekir. Sistem yaklaşımının temeli olan sistem kavramı, belli bir amacı gerçekleştirmek için birlikte çalışan ve birbirlerini etkileyen parçalar bütününü ifade etmektedir. Dolayısıyla bir bütünün sistem olarak adlandırılabilmesi için, bir amacının bulunması ve bütünü oluşturan parçaların birbiri ile etkileşimde bulunması ve birbirlerini etkilemesidir. Bu kavramsal tanım bakımından işletme de bir sistemdir. Çünkü her işletmenin gerçekleştirmek istediği belli bir amacı vardır ve pazarlama, üretim, finans v.b. bölümlerden oluşmaktadır. Ayrıca tüm bölümleri yada bileşenleri birlikte aynı amaç doğrultusunda çalıştırmaktadır ve birbirlerini etkilemektedirler. (Sarıaslan & Erol, 2008, s. 13)
4.1. Finansal Pazarların Tanımı
Ekonomik birimler fon gereksinimlerini öncelikle kendi özkaynakları ile karşılarlar. Bir ekonomik birimin birikiminden fazla yatırım yapmak istemesi ek finansman gereksinimi yaratır. Böylece dış finansman kaynaklarına dolayısıyla finansal pazarlara başvurulur. (Canbaş & Doğukanlı, 2007, s. 1)
Öte yandan ekonomide bazı ekonomik birimlerin belli bir dönem içindeki birikimleri fon kullanımlarından fazla olabilir. Bu birikim sahipleri gelir fazlalarını, belirli bir bedel karşılığı, fon açığı olan ekonomik birimlere kullandırmak isteyebilirler. İşte finansal pazarlar, en genel anlamı ile, birikim açığı olan ekonomik birimlerle birikim fazlası olan ekonomik birimlerin bir araya gelerek ilişkiye girebilmelerini sağlayan araç ve kurumlardan oluşan pazarlardır. (Canbaş & Doğukanlı, 2007, s. 1)
Finansal pazarlar çeşitli teknikler, araçlar ve kurumlar yolu ile birikimleri harekete geçirerek fon sunucularından fon kullanıcılarına aktaran bir sistem olarak da tanımlanabilir. (Canbaş & Doğukanlı, 2007, s. 2)
4.2. Finansal Piyasalar
Yatırım kavramı, eldeki fonların gelecekte bir gelir getirmesi beklentisiyle bugünden çeşitli yatırım alanlarına tahsis edilmesini tanımlar. Söz konusu alanlar sabit yatırım şeklinde olabileceği gibi bir takım finansal varlıklar da olabilir. Sabit yatırımlar, herhangi bir ürün yada hizmetin üretilmesi için yapılan ve bu faaliyetin sonucunda yatırımcının servetinin maksimum kılınmasını amaçlayan yatırımlardır. Finansal yatırım ise, herhangi bir menkul kıymetin gelir elde etmek yada halihazırdaki servetini artırmak amacıyla yatırımcı tarafından satın alınmasını ifade eder. Finansal yatırımcılar ile sabit yatırımlar arasındaki fark, finansal yatırımcının sabit yatırımcıda olduğu gibi yatırımın gerçek varlıkları üzerinde doğrudan kontrolünün olmayışıdır. (Konuralp, 2005, s. 3)
Finansal varlık yatırımlarında önemli olan nokta, her yatırımda olduğu gibi, söz konusu yatırımın yatırımcıya sağlayacağı gelir seviyesinin yatırımcı için yeterli olup olmadığıdır. Burada, yeterli getiri seviyesi yatırımcının razı olduğu yada beklediği seviyeyi temsil eder. (Konuralp, 2005, s. 3)
Finansal varlıkların yatırım süreci temel olarak;
1- Yatırımın amaçlarının belirlenmesi
2- Yatırım politikasının oluşturulması
3- Bir portföy stratejisinin belirlenmesi
4- Finansal varlıkların seçimi
5- Yatırımın performansının ölçülmesi ve geliştirilmesi
Finansal varlıkların alım-satımı finansal piyasalarda gerçekleşmektedir. Finansal varlıkların finansal piyasalar dışında da alım-satımı yapabilmekle birlikte, birçok ekonomide finansal varlıklar söz konusu piyasalarda yaratılmakta ve bunların alım-satımı da bu piyasalarda gerçekleşmektedir. (Konuralp, 2005, s. 15)
Finansal piyasaların yukarıda fonksiyonunun yanı sıra üç temel ekonomik fonksiyonu daha vardır: Birincisi, alıcı ve satıcıyı bu piyasalarda karşı karşıya getirdiğinden alım-satımı yapılan finansal varlığın fiyatının oluşmasına yardımcı olmasıdır. Bunun bir diğer anlamı, finansal varlıklardan beklenen getiri oranının finansal pazarlarda belirlendiğidir. Finansal pazarlardan fon talep edenlerin güdüleri fon arz edenlerin talep ettikleri getiri oranına göre belirlendiğinden, ekonomide fonların finansal varlıklar arasında nasıl dağılacağı konusundaki ipuçları finansal piyasalarda ortaya çıkacaktır. (Konuralp, 2005, s. 15)
Finansal piyasaların ikinci ekonomik fonksiyonu ise, finansal varlığı satmak isteyen yatırımcı için ona uygun bir mekanizma sunmasıdır. Bu sayede finansal pazarlar, koşullar zorladığında yada satmanın avantajlı olduğu durumlarda yatırımcı için çok önem taşıyan likidite imkanını sağlamaktadır. Eğer söz konusu likidite yatırımcıya sağlanmamış olsaydı, elindeki tahvili vadesi dolana kadar yada elindeki hisse senedini firma likidasyona gidene kadar tutmak zorunda kalacaktı. Ancak, bütün finansal pazarlarda aynı derecede bir likiditeden söz edilemeyeceğinin de belirtilmesi gerekir. Zaten finansal piyasalar arasındaki farklılıkları belirleyen unsurlardan biri de onların sahip oldukları likidite dereceleridir. (Konuralp, 2005, s. 15)
Finansal piyasaların üçüncü ekonomik fonksiyonu da işlem maliyetlerini azaltmış olmasıdır. Temel olarak iki tür maliyetten söz edilebilir: Birincisi, finansal varlık almayı yada satmayı düşünen birisinin karşı tarafı bulmak için harcadığı zaman ve bu konuda yapmış olduğu duyurum yada reklem harcamalarının belirlediği araştırma maliyetleridir. Organize olmuş bir finansal pazarda bu tür araştırma maliyetleri azaltılmış olmaktadır. İkincisi ise, finansal varlığı almak yada satmak için gerekli olan bilginin temin edilmesi için yapılan maliyettir. Etkin bir finansal piyasada, finansal varlığın fiyatı, Pazar katılımcılarının tümünün elde etmiş olduğu bilgileri kapsadığından bilgi edinme maliyeti de oldukça düşürülmüş olacaktır. (Konuralp, 2005, s. 15-16)
4.3. Finansal Pazarların Temel Öğeleri
Finansal pazarların, tanımlarda açıkça görüldüğü gibi, üç temel öğesi vardır:
- Fon sunanlar ve fon isteminde bulunanlar
- Finansal araçlar
- Finansal kurumlar
Finansal pazarların ana öğesi fon kullanan ve fon sunan durumundaki ekonomik birimlerdir. Finansal pazarlarda gelirlerinden daha fazla harcama yapan bireyler, işletmeler ve devlet fon kullananlar, gelirlerinden daha az harcama yapanlar ise fon sunanlar olarak yer alırlar. (Canbaş & Doğukanlı, 2007, s. 2-3)
4.4. Finansal Piyasaların Sınıflandırılması
Bir ülkede fon kullananlar ile fon arz edenler arasında fon akımlarını düzenleyen kurumlar, akımı sağlayan araç ve gereçler ile bunları düzenleyen hukuki yapıya finansal piyasa denilmektedir. Finansal piyasaları işlevleri ve fonların süreleri gibi çeşitli kriterlere göre sınıflandırmak mümkündür. (Konuralp, 2005, s. 19)
Finansal pazarlar birbirine bağlı birçok alt pazarlardan oluşan bir pazarlar bütünüdür. Değişik ölçütlere göre finansal pazarları sınıflandırmak olanaklıdır. Ancak öncelikle belirtmek gerekir ki pazarların sınıflandırlması daha çok biçimseldir. Aslında bu pazarların ayrımından çok, iç içeliğinden söz etmek gerekir. (Canbaş & Doğukanlı, 2007, s. 9)
Finansal pazarları, bu pazarlarda el değiştiren fonların istemde bulunanlarda kalma sürelerine göre ayırmak gelenek haline gelmiştir. Ayrıca finansal pazarları örgütlenme derecelerine, pazarlarda gerçekleşen işlemlere ve fon kullanıcılarına göre de gruplandırmak olanaklıdır. (Canbaş & Doğukanlı, 2007, s. 9)
4.4.1. Para ve Sermaye Piyasaları
Finansal piyasalar sağlanan fonların sürelerine göre para piyasaları ve sermaye piyasaları olarak ikiye ayrılmaktadır. Para piyasaları genellikle bir yıla kadar olan kısa süreli fon arz ve talebinin karşılaştığı, sermaye piyasaları ise bir yıldan uzun süreli fonların arz ve talebinin karşılaştığı piyasalardır. (Konuralp, 2005, s. 19)
Para piyasaları işletmelerin genellikle işletme sermayesi ihtiyaçlarını, sermaye piyasaları ise sabit sermaye yatırımlarının finansmanı için başvurdukları finansal piyasalardır. Ayrıca, para ve sermaye piyasalarının enstrümanları da birbirinden farklılık gösterir. Bir yıldan kısa vadeli tasarruf hesapları, çek, bono, poliçe, repo sözleşmeleri, vadeli döviz alım-satım sözleşmeleri ve ticari senetler para piyasası enstrümanları arasında sayılabilir. Sermaye piyasası enstrümanları ise, tahvil ve hisse senedi gibi vadesi bir yılı aşan finansal varlıklardır. (Konuralp, 2005, s. 19)
Para ve sermaye piyasaları arasınadki bir diğer fark, para piyasalarında yatırımın süresi kısa olduğundan getiri ve risk düşük, sermaye piyasalarında ise yatırım süresi uzun olduğundan getiri ve risk yüksektir. (Konuralp, 2005, s. 19)
Finansaal piyasaların bir diğer ayrımı ise Birincil ve İkincil Piyasalar ayrımıdır. Birincil piyasalar finansal varlıkların fon açığı olan ekonomik birimlerce ilk elden pazara sunulduğu pazarladır. Örneğin, bir anonim şirketin fon toplamak amacı ile hisse senedi yada tahvil ihraç ederek bunları ilk elden satması birincil piyasalarda gerçekleşir. Yatırımcıların birincil piyasalardan aldıkları finansal varlıkları vadeleri dolmadan satmak için girdikleri işlemler ise ikincil piyasalada gerçekleşir. Dolayısıyla, finansal varlıklar birincil piyasalarda sadece bir kez satılabilirler, daha sonra bunların el değiştirmesi ikincil piyasalarda gerçekleşir. İkincil piyasalar böylece yatırımcılara likidite sağlayarak en önemli işlevini yerine getirmiş olur. Eğer yatırımcı ihraç edilen finansal varlığın ikincil piyasalarda çabuk ve değerinde paraya çevrilebileceğine inanmıyorsa, bu durum birincil piyasalarda söz konusu finansal varlığın satışını olumsuz yönde etkileyecektir. (Konuralp, 2005, s. 19)
Fonların Ödünç Veriliş Sürelerine Göre:
- Para pazarları
- Sermaye pazarları
diye ikiye ayrılırlar.
Para pazarları bir yıl veya daha kısa süreli fonların istem ve sunusunun karşılaştığı pazarlardır. Bu pazarda ekonomik birimlerin kısa süreli ve geçici nitelikteki fon gereksinimlerini karşılamak için kısa süreli kredi araçları, ticari senetler kullanılır. (Canbaş & Doğukanlı, 2007, s. 9)
Sermaye pazarları ise geniş anlamda, uzun süreli ve devamlı fonların alışverişinin yapıldığı pazarlardır. Bu tanıma göre sermaye pazarı, hisse senedi ve tahvil pazarlarının yanında yatırım kredileri, konut kredileri gibi orta ve uzun süreli fonların alım satımının yapıldığı tüm orta ve uzun süreli birincil ve ikincil pazarları da kapsayan bir kavramdır. (Canbaş & Doğukanlı, 2007, s. 9)
Dar ve teknik anlamda ise sermaye pazarı yalnızca hisse senedi ve tahvil pazarlarını kapsar. (Canbaş & Doğukanlı, 2007, s. 9)
Fonların Arz ve Talep Süresine Göre Finansal Piayasal
1- Para Piyasaları: Kısa vadeli fon arz ve talebinin karşılaştığı piyasaya para piyasası denir. İşletmeler genellikle kısa süreli varlıklarının finansmanında hammadde, yardımcı madde, malzeme ve işçilik gibi para piyasasından faydalanırlar.
2- Sermaye Piyasaları: Orta ve uzun süreli fon arz ve talebinin karşılığı ortam sermaye piyasasıdır. Gerçekte böyle bir ayırım yapmak yapay olmaktadır. Çünkü bir taraftan piyasa organizasyonu, diğer taraftan faiz oranları bu iki piyasayı birbirine bağlamaktadır. Para piyasası ile sermaye piyasasında faiz oranları değişik olmakla birlikte birbirleriyle sürekli etkileşim halindedir. (Aydın, 2010, s. 4)
Para piyasalarında faiz oranları, vade kısa olduğu için, sermaye piyasalarına göre genellikl daha düşük olur. Bununla birlikte çeşitli nedenlerle para piyasalarındaki faiz oranları sermaye piyasalarına göre daha yüksek de olabilmektedir. (Aydın, 2010, s. 4)
Piyasanı Örgütlenme Biçimine Göre Finansal Piyasalar
1- Örgütlenmiş Piyasalar: Fonların el değiştirdiği, finansal varlık alım satımlarının yapıldığı kapalı bir mekanın bulunduğu, belirli ilke ve uygulamalara bağlı olarak işlemlerin yapıldığı piyasalara örgütlenmiş piyasa denir.
Örgütlenmemiş Piyasalar: Fonların el değiştireceği yada finansal varlık alım ve satımının yapılacağı belirli bir mekanın bulunmaması durumunda oluşan piyasalara ise örgütlenmemiş piyasalar denir. (Aydın, 2010, s. 4)
Sermaye pazarı ile para pazarı aralarında sıkı ilişki vardır:
- Fon sunanlar yatırım politikalarına ve gelir oranlarına bağlı olarak birikimlerini bir pazara yada her iki pazara yöneltmeyi yeğleyebilirler.
- Aynı şekilde fon kullananlar, fonlarını bir pazardan yada her iki pazardan sağlayabilirler.
- Pazarlar arasında birisinden ötekine, ileriye ve geriye doğru sürekli bir fon akımı olabilir.
- Bazı kurumlar her iki pazara da hizmet ederler.
- Para ve sermaye pazarlarındaki gelirler birbirleri ile yakından ilişkilidir. Faiz oranlarının serbestçe oluştuğu ekonomilerde para pazarındaki faiz oranlarını değişmesi, sermaye pazarındaki uzun süreli faiz oranlarında da aynı yönde bir değişiklik yaratır. (Canbaş & Doğukanlı, 2007, s. 10)
Örgütlenme Derecelerine Göre Finansal Pazarlar
- Örgütlenmiş finansal pazarlar
- Örgütlenmemiş finansal pazarlar olarak ikiye ayrılır. (Canbaş & Doğukanlı, 2007, s. 10)
Para pazarlarının örgütlenmiş kesimini banka sektörü, sermaye pazarlarının örgütlenmiş kesimini ise menkul değerler borsası oluşturmaktadır. (Canbaş & Doğukanlı, 2007, s. 11)
Örgütlenmiş finansal pazarlar resmi bir Pazar yeri olması nedeniyle belirli bir denetimve gözetim altında çalışırlar. Bu piyasalar alıcı ve satıcıyı belirli bir fiziksel alanda buluşturan ve işlemlerin gerçekleştirilmesinde belirli kural ve düzenlemelere uyulması gereken pazarlardır. Bu piyasalar belirli bir denetim ve gözetim altında çalışırlar. Serbest finansal pazarlar için böyle bir denetim çoğu kez olanaksızdır. Örgütlenmemiş finansal pazarlar ise örgütlenmiş pazarlar dışındaki işlemleri kapsar. (Canbaş & Doğukanlı, 2007, s. 11)
Örneğin İMKB örgütlenmiş bir piyasadır. Çeşitli alt pazarlardan oluşan Borsada işlemler, Sermaye Piyasası Kanunu ve Sermaye Piyasası Kurulunun tebliğleri doğrultusunda ve Borsa yönetimince hazırlanan Yönetmelikler çerçevesinde gerçekleştirilirler. Bu nedenle bu Borsada kimlerin işlem yapabileceği ve hangi menkul kıymetlerin alım satımın yapılabileceği belirlenmiştir. Örgütlenmemiş piyasalar (tezgah üstü piyasalar) ise örgütlenmiş borsalarda işlem göremeyen, örgütlenmiş piyasaların kotasyon koşullarını sağlayamayan küçük ve yeni şirketlerin menkul kıymetlerinin, daha esnek kurallarla alım satımının gerçekleştiği aracı piyasalardır. Tezgah üstü piyasaların en bilinen ve gelişmiş örneği ABD’deki NASDAQ’tır. (Canbaş & Doğukanlı, 2007, s. 11)
İşlemlerine Göre Finansal Pazarlar:
- Birincil pazarlar
- İkincil pazarlar olmak üzere iki ana bölümden oluşurlar. (Canbaş & Doğukanlı, 2007, s. 12)
Birincil pazarlar fon kullananların gereksinim duydukları fonları sağlamak için, fon sunanlara ilk kez başvurdukları, yeni sundukları finansal araçları sattıkları finansal pazarlardır. Diğer bir deyişle, birincil pazarlar dolaşıma ilk kez çıkarılan finansal araçların oluşturduğu finansal pazarlardır. (Canbaş & Doğukanlı, 2007, s. 12)
İkincil pazarlar ise, daha önce fon isteminde bulunanlarca pazara sürülen, pazarda halen dolaşımda olan finansal varlıkların alışverişlerinin yapıldığı pazarlardır. Bu pazarlar mevcut finansal varlıkların el değiştirmesi ile varolmaktadırlar. Örneğin, bir işletmenintahvil veya hisse senedi ihracı birincil piyasayı ilgilendirdiği halde, daha sonra bu tahvil ve hisse senetlerinin alım-satımları ve el değiştirmeleri ikincil pazarı ilgilendirir. (Canbaş & Doğukanlı, 2007, s. 12)
İkincil pazarlar finansal araçlara yatırım yapanların likidite gereksinimlerini karşılar. (Canbaş & Doğukanlı, 2007, s. 12)
Kullanılan Finansal Araçlara Göre Finansal Pazarlar:
Finansal pazarlar fon isteminde bulunanların fon sağlamada kullandıkları araçlar açısından da hisse senetleri pazarı, devlet tahvilleri pazarı, şirket tahvilleri pazarı, konut kredileri pazarı, tüketim kredileri pazarı gibi alt piyasalara bölünebilirler. (Canbaş & Doğukanlı, 2007, s. 12)
Sermaye piyasası kavramı, para piyasası kavramından daha geniş ve çoğu kez para piyasasını da içine alacak şekilde kullanılmaktadır. Günümüzde para ve sermaye piyasaları ayrı ayrı kullanabildiği gibi, sermaye piyasası para piyasasını da kapsayacak şekilde birlikte ve geniş anlamda da kullanılabilmektedir. (Aydın, 2010, s. 5)
Piyasada İlem Gören Finansal Varlığın İşlem Durumuna Göre:
1- Birincil Piyasalar: Kurumların özel yada kamu fon sağlamak amacıyla menkul kıymetlerini ilk defa ihraç ettikleri ve fon arz edenlerle karşılaştıkları piyasalardır. Menkul lıymetler ilk defa bu piyasalarda alınıp satılarak işlem görürler.
2- İkincil Piyasalar: Daha önce alım satıma konu oluşturmuş menkul kıymetlerin tekrar işlem gördüğü piyasalardır. İkincil piyasaların en önemli kurumları menkul kıymetler borsaları ve finansal aracı kuruluşlardır. İkincil piyasalarda sermaye piyasasına yeni menkul kıymetler arz edilmez; mevcut menkul kıymetler el değiştirirler.
3- Ücülcül Piyasalar: Borsaya kote edilmiş menkul kıymetlerin borsa dışında alınıp satılmasıyla oluşan piyasa üçüncül piyasa olarak adlandırılır.
4- Dördüncül Piyasalar: Menkul kıymetlerin aracısız alınıp satılmasıyla oluşan piyasadır. Bu piyasada, genellikle birikim sahiplerinden topladıkları fonları finansal piyasalarda değerlendiren sigorta şirketleri, yatırım fonları gibi kurumsal yatırımcılar alım satımda bulunurlar. Bu piyasada fiyat doğrudan doğruya pazarlıkla oluşturulur. Bu yüzden alım satım maliyeti daha düşük olmakta ve blok alım satımlar söz konusu olmaktadır. (Aydın, 2010, s. 5)
Piyasanın Örgütlenme Biçimine Göre
1- Organize sermaye Piyasaları: Belirli bir mekanın olduğu, belirli kurallar dahilinde finansal varlıkların el değiştirdiği piyasalardır.
2- Organize Olmamış Sermaye Piyasaları: Menkul kıymetlerin alım ve satımında belirli bir mekanın, belirli kural ve düzenlemelerin söz konusu olmadığı piyasalardır. (Aydın, 2010, s. 6)
Piyasanın yöresel Olup Olmamasına Göre
1- Ulusal Piyasalar: Finansal varlıkların alım satımının belirli bir bölgeyle sınırlı olmaması, tüm ülkeyi kapsaması durumunda ulusal piyasalar söz konusu olmaktadır.
2- Yöresel Piyasalar: Sadece belirli bir yöreye ait menkul kıymetlerin alım satımının yapıldığı piyasalardır.
3- Uluslararası Piyasalar: Bir ülke değil de başka ülkelerde çıkarılmış menkul kıymetlerin alım ve satımının yapıldığı piyasalardır. (Aydın, 2010, s. 6)
Piyasada İlem Gören Finansal Varlıkların Türüne Göre
1- Hisse senedi piyasaları
2- Devlet tahvilleri piyasaları
3- Özel sektör tahvilleri piyasaları
4- Türev finansal varlık piyasaları olmak üzere dörde ayrılır. (Aydın, 2010, s. 6)
4.5. Finansal Pazarların Temel İşlevleri ve Önemi
Finansal pazarlar; birikimi özendirmek ve artırmak ve böylece sermaye birikimini sağalamak; ulusal fonların etkin kullanımını olanaklı kılmak gibi iki önemli işlevi yerine getirmektedir. (Canbaş & Doğukanlı, 2007, s. 13)
Geniş anlamda finansal sistemin altı temel işlevinden söz edilebilir.
1- Ödeme işlevi
2- Finansman işlevi
3- Birikim ve borçlanma işlevi
4- Risklerin yönetimi işlevi
5- Bilgilendirme işlevi
6- Çatışmaları azaltma işlevi
Özet olarak finans piyasalarının temel işlevleri; birikim ve yatırımların arttırılması, risk-getiri analizleri ile kaynakların verimli kullanılmasıdır. (Canbaş & Doğukanlı, 2007, s. 14)
4.6. Finansal Sistem ve Finansal Piyasaların Rolü
Ekonomik sistemde bir kısım kişi ve kurumun paraya ihtiyacı olurken bir kısım kişi ve kurumun da gelirlerini yatırıma dönüştürme ihtiyaçları olur. Dolayısıyla fona ihtiyacı olanlarla fonu talep edenlerin bu ihtiyaçlarını giderebilmeleri için karşılaşmaları gerekmektedir. İşte fon arz edenlerle fon talep edenlerin bir araya geldiği ve karşılıklı değişimin meydana geldiği bu yerlere finansal piyasalar denir. Bu buluşmaların her zaman yüz yüze olması gerekmemektedir; çoğu zaman yazışmayla, telefonla, telgraf yada radyo ve televizyon gibi vasıtalarla da olmaktadır. (Aydın, 2010, s. 3)
Piyasa kavramının üç temel unsuru vardır, bunlar; alıcı, satıcı ve alım satıma konu olan şeylerdir. Alıcı, piyasanın talep yönünü oluştururken satıcı da arz yönünü oluşturur. Dolayısıyla Piyasalardaki alım gücü ile desteklenmiş alış isteğine talep, satış isteğine de arz denir. (Aydın, 2010, s. 3)
Alım-satıma konu olan varlığın niteliğine göre piyasalar; reel piyasalar ve finansal piyasalar olarak iki gruba ayrılır. Reel piyasalarda alım-satım konusunu, nihai mal ve hizmetler ile mal ve hizmetlerin üretiminde kullanulan üretim faktörleri oluşturur. Bunlardan birincisine mal ve hizmet piyasaları, ikincisine de faktör piyasaları denir. (Aydın, 2010, s. 3)
Bir ekonomide fonları talep edenler, fonları arz edenler, bunlar arasındaki fon akımlarını düzenleyen kurumlar, fon akımını sağlayan araç ve gereçler, piyasanın işleyişini düzenleyen hukuki ve idari kurallar finansal sistemi oluşturur. (Aydın, 2010, s. 3)
4.7. İMKB’ye Kayıtlı Firmaların Finansal Yapıları Ve Kârlılıkları
Firma içi fonların, maliyet açısından dış finansal kaynaklardan daha ucuza elde ediliyor olması firmaları, yatırım harcamalarını öncelikle firma içi fonlarla gerçekleştirmeye yöneltmektedir. Firma içi fonların en önemli kaynağını firmanın faaliyet kârı oluşturmaktadır. Ancak kabul edilecektir ki, faaliyet kârları firmanın içinde bulunduğu ekonomik gelişmelerle doğru orantılı olarak, zaman içerisinde dalgalanmalar gösterecektir. Bu nedenle, planlanan yatırım harcamalarının gerçekleştirilebilmesi bir ölçüde, firma dışından elde edilebilecek fonların miktarına bağlı olacaktır. (Günçavdı, Levent, & Ülengin, 1999, s. 20)
4.8. Sermaye Piyasalarının Gelişimini Etkileyen Faktörler
Bir ülkede sermaye piyasalarının gelişebilmesi için;
1- Ekonomide tasarruf düzeyinin yükselmesi
2- Özel yada kamu işletmelerinin uzun süreli fonlara ihtiyaçlarının olması
3- Menkul değerlere yatırım yapılmasına uygun ortamın olması
4- Çok sayıda halka açık anonim ortakların olması
5- Sermaye piyasasında aracılık yapacak aracı kurumların gelişmiş olması
6- Halka açıklanacak bilgileri izleyecek, onaylayacak, yatırım analizleri yapabilecek kişi ve kurumların olması
7- Sermaye piyasasının güven, açıklık ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak yasal düzenlemelerin olması gerekir. (Aydın, 2010, s. 13)