Bu yazıda Google Akademik‘deki yeni bir eklentiden, diğer akademik profil oluşturma sitelerinden ve etki faktörü olaylarından bahsedeceğim. Gün geçmiyor ki bir yazımızda Google’ı yerip başka bir yazımızda övmeyelim. Daha önceki bir yazıdaGoogle Akademik’i araştırmalarınızda nasıl kullanabileceğinizi yazmıştım. Yeni bir eklenti sayesinde artık Google Akademik’de kendinize ait bir profil oluşturabililiyorsunuz. Bunun için
adresine gitmeniz yeterli. Peki bu profilin size ne faydası olacak? Öncelikle yayınlarınızı listelediğiniz bir web siteniz yoksa, yayınlarınızı ve yayınlarınıza yapılan referansları otomatik olarak listeyebilirsiniz. Ya da başka yazarların sayfasını araştırıp, o yazarın tüm makalelerini görebilir, yeni yayınlarından RSS ile haberdar olabilirsiniz. Mesela, Richard Feynman‘ın Google Akademik sayfası aşağıdaki gibi:
Sayfada yıllara göre Feynman’ın makalelerine yapılan atıfları, makale listesini veya h-index gibi değerlerini görebilirsiniz.
Akademik profil konusunda diğer bir seçeneğiniz ise Mendeley. Ben şu ana kadarakademik profil sayfası için Mendeley’i kullanıyordum. Google sisteminin güzelliği makalelerinizi elle eklemenize ihtiyaç kalmaması, isminizi girdikten sonra size ait tüm makaleleri internetten otomatik olarak çekiyor, size kalansa aradan alakasızları elemek. Ayrıca yeni makalerinizi de güncelliyor. Bu yönüyle Mendeley’den daha zahmetsiz bir çözüm olabilir. Özellikle de Feynman kadar çok makaleniz ve atıfınız varsa. Mendeley’in avantajı ise makalelerinizin pdf dosyalarını paylaşmaya imkan tanıması. Bunlar dışındaki birkaç seçenek için akademisyenler için sosyal ağlaryazısına bakabilirsiniz.
Diğer siteler:
Thomson Reuters kuruluşunun bir sayfası. Üye olduktan sonra makaleleriniz ve onlara yapılan atıfları listeyebilirsiniz. Henüz kullanmadım. EndNote ve Web of Science’la da ortaklıkları var anladığım kadarıyla. Tüm makaleleriniz listeyebiliyorsunuz, yıllara göre etki faktörlerini ve referans sayılarını görebiliyorsunuz. Sitedeki bilgiye göre, Türkiye’den 1765 tane kullanıcı varmış. Eğer bu 1765 kişiden biriyseniz, ResearcherID ile ilgili yorumlarınızı beklerim.
Microsoft’un Google’a cevabı. Ancak ben Google Akademik kadar başarılı bulmadım (en azından bizim alanda). Benim yayınlarımın bazılarını bulamadı. İlginç olan, siz kendiniz için bir sayfa açsanız da açmasanız da Microsoft Akademik tüm yazarlar için verileri (makale listesi, referanslar…) listeliyor. Sitenin bence en güzel özelliği yayınlardaki ortak yazarların ilişkisini gösteren şema. Gerçi bunun için Silverlight eklentisini kurmanız lazım.
Etki Faktörü Nedir?
Yazıda referans sayısından, etki faktöründen (impact factor) bahsettik. Peki bunlar nedir? Bu alanda sıkça kullanılan terimlerden bazıları:
-
Atıf Sayısı (Cites): Bir yayının başka yayınlar tarafından kaç kere referans gösterildiği.
-
Ortalama Atıf Sayısı: Toplam atıf sayısının yayın sayısına oranı.
-
Etki Faktörü(Impact Factor): Genellikle bir dergi için önceki iki yıl boyunca yayılan makalelere yapılan atıf sayısının, bu yılki toplam makale sayısına oranı.
-
H-index: Bir yazarın ya da derginin en az n tane atıf almış n tane makalesi olması durumu. Mesela Feynman’ın h-indexi 51, yani Feynman’ın en az 51 tane atıf almış 51 tane makalesi varmış.
-
Diğerleri: H-index’den sonra işler daha da karışıyor. Merak edenler için g-index, h-b index.
Bu etki faktörlerini hesaplamak için de değişik siteler mevcut. Özellikle Altimetric bu konuyu baya ileri götürmüş. Manifestolarında dedikleri gibi yapmak istedikleri interneti, sosyal ağları ve Mendeley gibi kaynakları kullanarak daha güncel ve kapsamlı veriler oluşturmak. Altimetric’in geliştirdiği iki site:
Sitede isminizle arama yapıp makalelerinizin etki faktörü, atıf sayısı gibi değerlere ulaşmanız mümkün. Site veritabanı olarak Mendeley’i kullanıyor. Böylelikle kaç kişinin makalelerinizi kütüphanesine eklediği gibi bilgilere de ulaşabiliyorsunuz.
Total impact ise daha farklı bir yol izliyor. Sadece makale sayınızı ve atıflarınızı listelemek yerine. Farklı internet hesablarınızın etkisini de görebiliyorsunuz. MeselaSlideShare‘a koyduğunuz sumunları ya da GitHub projelerinde yaptığınız katkıları da görebiliyorsunuz.
Türkiye’nin Durumu:
Türkiye’de üniversitelerde kadro alabilmek ya da akademik kadrolarda yükselmek için bir puanlama sistemi var (Örnek: ODTÜ atama kriterleri). Üniversiteden üniversiteye değişmekle birlikte, en çok göz önüne alınan şey makale sayısı. Haliyle, yayınların niceliğinin niteliğinin daha önemli olduğu bir çark da akademisyenler de (malesef) bu çarka uyuyor (ya da uymak zorunda kalıyor). Yayın sayısını arttırmak adına kalitesiz seri üretim yayınlar yapılıyor ya da fason bazı dergilerde makale yayınlatma ya da daha beteri intihal yoluna gidiliyor ( 5 yılda 270 makale veAkademik yayın dalavereleri). Birkaç kendini bilmezin yaptığı iştir deyip üniversiteleri temize çıkarmak kolay ama bence sorun daha derinlere işlemiş durumda. Gelin makale sayılarına ülke ölçeğinde bakalım. SCImago Journal Rank (SJR) sitesinde dergilerin ve ülkelerin makale ve atıf sayısını karşılaştırabiliyorsunuz.
Bu siteyi kullanarak Türkiye için birkaç grafik hazırladım. İlk önce makale sayılarına bakalım. Ülkelerimiz Danimarka, İsveç ve Yunanistan olsun.
Görüldüğü gibi Türkiye son yıllarda makale sayısında oldukça hızlı bir yükselişte. 2001 yılında Danimarka’yı, 2008 yılında ise İsveç’i geçmişiz. Siteye göre Türkiye’de yılda 30.000 makale yayınlanıyor. Bu sayılar Türkiye’nin bilimsel gelişmesini gösteren sayılar olarak kullanılabilir pekala. Şimdi bir de bu makalelerin h-index değerlerine bakalım.
Türkiye h-index değerlendirmesinde malesef sonuncu. İki kat fazla yayın yaptığımız Danimarka’nın h-index değeri Türkiye’nin iki katından fazla. Hatırlayalım bu faktör makalelerin aldığı atıf sayısıyla orantılı. Yanı h-indexi 150 den 200’e çıkarmak, 100’den 150’ye çıkarmaktan çok çok daha zor.
Uzun lafın kısası, çok makale yazıyoruz ama makalelerimizi kimse okumuyor, atıf yapmıyor. Türkiye’deki değişik bilim dallarında yayınlanan makale sayılarını ve atıf oranlarını karşılaştırırsak da aşağıdaki gibi bir tablo çıkıyor. Bu grafikte dikey eksen makale başına alınan ortalama atıf sayısı, yatay eksen ise bir makalenin atıf alma oranı. Dairelerin boyutu ise o alanda yayınlanan makale sayısıyla orantılı. Grafiğin sağ üst tarafındaki daire Kimya Mühendisliği. Kimya Mühendisliği alanında yayınlanan makaleler ortalama 5 atıf almış. Grafikte aşağı doğru inildikçe işler kötüleşiyor. En büyük daire, tıp alanındaki makaleleri gösteriyor. Tıp alanında diğer alanlarda çok daha fazla makale yayınlanmasına rağmen atıf alma oranı %50 bile değil. Yani yayınlanan her iki makaleden biri başka hiçbir bilim-insanının işine yaramadan tarihin tozlu sayfalarındaki yerini alıyor.
Gerçi atıf sayısının fazla olması da bir makalenin bilimsel değerinin yüksek olduğu anlamına gelmiyor. Zira, makalelerinin etki faktörlerini yükseltmek için karşılıklı atıf yapan yazarlar geçenlerde açığa çıktı. Üstelik sandığınızdan çok daha yaygın ve sistemli olarak. Konu ile ilgili birkaç okuma:
Son Söz:
Sayılarla biraz kafanızı şişirdim. Açıkcası, akademik sistemin bu kadar puan odaklı olmasından hoşlanmıyorum. Kaliteli dergi ve makaleleri ayırmak için bu kadar uğraş verilmesini, değişik etki faktörü değerleri oluşturulmasını anlıyorum. Ancak, bütün bunlar akademisyenin öncelikli amacı haline gelmemeli (getirilmemeli). Bu kadar hengamenin arasında arada bilimle uğraşmamızın gerçek sebebini hatırlamakta yarar var bence: MERAK.
Kaynak: http://asuyatuyolar.org/2012/02/akademik-profiller.html