Mena Bölgesi’nde yer alan ülkelerin tamamına yakınının İslam kimlikleriyle ön plana çıkması nedeniyle, İslami Bankacılık denildiğinde ilk akla gelen uygulamalarından birisi olan faizsiz bankacılık uygulamaları üzerinde durmak gerekmektedir.
Bir finansman müessesesi olarak "Faizsiz Bankacılık"ın dünyada ilk uygulaması Mısır Arap Cumhuriyeti'ndeki Mit Gamr kasabasında yaşanmıştır. Eski devlet başkanı Cemal Abdül Nasır döneminde bütün bankaların devletleştirilmesi akımına karşı alternatif olarak geliştirilen bir deneme sonucunda ortaya çıkmıştır. Mısır köylüsünün (fellah) tarımsal ve ticari ihtiyaçlarını karşılayan ve bunu yaparken "müteselsil kefalet" (tekeffül) felsefesine dayanan, daha çok "venture-capital" (risk sermayesi) ile "para vakfı" karışımı özgün bir modelde çalışan bu kuruluşa "banka" sıfatının verilmesi bugün akademik bir tartışma konusu olmaktadır. Model, hem bankacılığı, hem ticari ortaklığı (kâr ve zarar ortaklığı), hem tekafülü (sigorta) hem "barter" (takas), "icar" (leasing), factoring, vb. alt finansman metotlarını bir arada ve aynı çatı altında, aynı zamanda hayata geçirmiş kendine özgü bir modeldir. (www.baskent.edu.tr/~gurayk/finpazcuma17.doc erişim: 23.11.2010)(Küçükkocaoğlu, Başkent Üniversitesi 2010)
Faizsiz finansal ürün ve hizmet sunan kurumların oluşumu ve gelişimi dünyada yeni bir gereksinimin sonucu olarak görülmektedir. Bu süreçte: Citicorp, Goldman Sachs, HSBC, Morgan Stanley, Standard Chartered, Banque National de Paris, ABN Ambro, Bank of America, Key Global, Sociate Generale gibi kurumların söz konusu sektörde faaliyete başladığı bilinmektedir.
MENA ülkeleri dışında Müslüman nüfusa sahip her ülkede faizsiz finansal ürünlere olan talebin artmakta olduğu günümüzde, sadece Müslüman ülkelerin sermayesi ile kurulmuş İslami Finans Kuruluşları dışında, dünyanın en büyük bankalarının da pay almaya çalıştığı, 200 milyar Doları aşan bir pasta söz konusudur. Citibank, HSBC, ANZ gibi dev bankalar sistemle çok yakından ilgilenmekte ve daha fazla pay almaya çalışmaktadırlar. 2001'de HSBC'nin yapılandırdığı İslami işlemlerin büyüklüğü 1.75 milyar Dolar olup, banka aynı yıl ilk "İslâmi Varlığa Dayalı Sekuritizasyon" işlemini gerçekleştirmiştir. Ortadoğu ve Pakistan, Malezya, Bangladeş gibi ülkelerde sahip olduğu iştirakler ve yaygın şube ağı bankanın bu alandaki know-how'ını her geçen gün artırmasını sağlamaktadır.
Dünyanın 125. büyük bankacılık grubu ANZ, 1980'den beri İslâmi Bankacılık işlemleri gerçekleştirmektedir. Dünya Bankası Grubu, özellikle IMF ve IFC, Basel Komitesi ve Uluslararası Muhasebe Standartları Komitesi, giderek artan bir şekilde faizsiz finansal ürün ve hizmet sektörüyle ilgilenmeye başlamıştır. Ayrıca söz konusu kurumlar sektörün gözetim ve denetimine, muhasebe standartlarına ve ürün geliştirme sürecine önemli katkılar sağlamaktadır.
İran ve Sudan’da IMF ile yürütülen Yakın İzleme Programları çerçevesinde 1999 yılında iki faizsiz finansal ürün ve hizmet enstrümanı olan “müşareke sertifikaları” geliştirilmiş ve bu sertifikalar sektörün likidite dengesini sağlamada önemli fonksiyonlar görmüştür. Ayrıca merkez bankaları likidite düzeyindeki gelişmelere bağlı olarak döviz ve fiyatları kontrol etmek amacıyla müdahalelerde bulunmuştur. Dünya Bankası’nın özel sektörü fonlayan bir kurumu olan IFC, 1997 yılında Pakistan’da mudarabaya dayalı bir dizi leasing işlemi yapmıştır. Ayrıca aynı kurum ANZ Investment Bank uluslar arası mudaraba konsorsiyumunu gerçekleştirmiştir. Bu gelişmeler global faizsiz finansal ürün ve hizmet sektörünün global çerçevede büyüme eğiliminde olduğunu, piyasa boyutu, ürün çeşitliliği, aktif yönetimi ve etik değerler gibi alanlarda da önemli katkılar sağladığını ortaya koymaktadır.
Mena Bölgesi bankaları, fon toplama ve tahsisini ortaklık bazında yerine getiren kuruluşlardır. Prensipleri ortaklık olduğu için de önceden miktarı belirli olan sabit bir faiz yerine, ancak faaliyet sonucu miktarı kesin olarak belli olabilen kâr ve zarardan pay almakta ve ortaklarına dağıtmaktadırlar. Bu uygulamada para sahibi “Rab Al Maal”, işletici “Mudarib” olarak adlandırılır. Mudarib (işleten) , daha önce belirlenmiş kurallara göre kazancını sağlar. Zarar halinde, “Rab Al Maal” (para sahibi) etkilenmiş olur; Mudarib’e gelince, bu işleten, gösterdiği gayret ve çalışmaların bedelini kaybetmiş olur. Tabi ki, Mudarib’in dikkatsizliğinden ileri gelen veya taraflar arasındaki anlaşmanın hükümlerine riayet edilmemesinden doğan zararlar Mudarib’e aittir. (www.baskent.edu.tr/~gurayk/finpazcuma17.doc erişim: 23.11.2010)(Küçükkocaoğlu, Başkent Üniversitesi 2010)