6. YATIRIM VE FİNANSMAN KARARLARI ARASINDAKİ FARKLAR
Bazı açılardan, finansman kararları yatırım kararlarından daha karmaşıktır. Aralarından seçim yapılacak farklı menkul kıymet sayısı büyüktür ve bu sayı sürekli artar. Firmalara finansman sağlayan belli başlı finans kurumlarını da bilmek durumundasınızdır. Son olarak da, birçok yeni deyişin anlamını bilme zorunluluğunuz vardır. (Brealey, Myers, & Marcus, 2007, s. 319)
Bazı açılardan da finansman kararları yatırım kararlarından daha kolaydır. Birincisi, finansman kararları yatırım kararlarıyla aynı derecede kesinlik taşımaz. Bu kararlardan geriye dönüş daha kolaydır. Örneğin Ford Motor Company tahvil ihraç edebilir ve sonradan başka fikirler olulursa bu tahvilleri geri satın alabilir. Ford’un artık ihtiyaç olamdığına karar verdiği bir otomobil fabrikasını sökmesi veya satması çok daha zordur. (Brealey, Myers, & Marcus, 2007, s. 319)
İkincisi, akıllıca veya aptalca finasman stratejileriyle para kazanmak veya kaybetmek daha zordur. Para kazanmak yani ucuz finansman bulmak zordur, çünkü finansmanı sağlayan yatırımcılar normal koşullar ileri sürerler. Aynı zamanda, para kaybetmek de zordur; çünkü yatırımcılar arasındaki rekabet, bir kişinin veya grubun normal koşullardan daha fazlasını istemesine izin vermez. (Brealey, Myers, & Marcus, 2007, s. 319-320)
Finans piyasalarında rekabet birçok ürün piyasasına kıyasla daha yaygın ve daha yoğundur. Ürün piyasalarında şirketler, düzenli olarak, pozitif NBD’li yatırımlara imkân veren rekabet avantajları elde ederler. Örneğin bir şirketin aynı coğrafi bölgede ve aynı işkolunda faaliyette bulunan az sayıda rakibi olabilir. Veya firma, patentleri, teknolojiyi veya müşteri tarafından tanınmayı ve müşteri bağlılığını kendi yararı için kullanabilir. Tüm bunlar, aşırı kârlar sağlama ve NBD’si pozitif olan projeleri bulma fırsatını yaratır. (Brealey, Myers, & Marcus, 2007, s. 320)
Fakat finans piyasalarında korunmuş adacıklar pek yoktur. Yeni bir menkul kıymet dizaynının patentini alamazsınız. Üstelik bu piyasalarda her zaman, hızlı bir rekabetle karşı karşıyasınızdır: fon arayan tüm diğer şirketler, eyaletler, mahalli idareler, federal hükümetler, finans kurumları, kişiler, finansman için New York, Londra veya Tokyo’ya gelen yabancı firma ve hükümetler, hepsi bu rekabetin içindedir. Finansman sağlayan yatırımcı sayısı çoktur ve bunlar akıllıdırlar para beyni çeker. Büyük bir olasılıkla, bu yatırımcılar menkul kıymetlerin değerlerini en az sizin kadar iyi değerleyebilir. (Brealey, Myers, & Marcus, 2007, s. 320)
Akıllı bir finansman kararı pozitif NBD yaratır. Örneğin, firma bir menkul kıymeti, yatırımcıya ödeyeceği nakit akışlarının bugünkü değerini aşan bir fiyattan satmayı umabilir. Fakat bir menkul kıymet satışı size pozitif NBD sağlıyorsa, alıcıya negatif NBD sağlıyor olmalıdır. Firmanızın, negatif NBD’li menkul kıymetleri satın almalrı için yatırımcıları sürgit oyuna getirebilme veya ikna edebilme ihtimali nedir? Oldukça düşüktür. Genelde firmalar, ihraç ettikleri menkul kıymetlerin gerçek değerlerinden satıldığını varsaymak zorundadırlar. (Brealey, Myers, & Marcus, 2007, s. 320)
Peki, gerçek değer derken neyi kastediyoruz? Bu, özünde kaypak bir deyiştir. Gerçek değer hiçbir zaman gelecekteki nihai değer demek değildir Yatırımcıların falcı olmasını beklemiyoruz. Gerçek değer, şu anda yatırımcılar için erişilebilir durumdaki tüm bilgileri içeren fiyat demektir. Bu bizim etkin sermaye piyasası tanımımızdır. Eğer sermaye piyasaları etkinse, tüm menkul kıymetler yatırımcıların elde edebileceği bilgilerin ışığında, adil bir biçimde fiyatlandırılmıştır. Eğer menkul kıtmetler adil bir biçimde fiyatlanmışsa, cari piyasa koşullarında finansman daima, sıfır NBD’li bir işlemdir. (Brealey, Myers, & Marcus, 2007, s. 320)
Bu genel bir ifade gibi mi görünüyor? Öyledir. Bundan ötürü de bu bölümün geri kalan kısmını piyasa etkinliğinin tarihine, mantığına ve piyasanın etkinliğine yönelik testlere ayırıyoruz. (Brealey, Myers, & Marcus, 2007, s. 320)
Aklınıza söyle bir soru takılabilir: “Daha biz menkul kıymetler, ihraç süreçleri ve finansal kurumlar hakkında bazı temel bilgileri bile edinmemişken, finanslama konularını tartışmaya neden böyle kavramsal bir noktadan başladılar?” Bu şekilde başladık çünkü, doğru soruları sormayı öğrenmezseniz finanslama kararları oldukça karmaşık görünebilir. Etkin piyasa hipotezini, evrensel bir doğru olduğu için değil, sizi doğru soruları sormaya yönelttiği için bilmek zorundasınız. (Brealey, Myers, & Marcus, 2007, s. 320)