İÇİNDEKİLER
Giriş
I. BÖLÜM
TANIMLAR VE SAĞLIK HİZMETLERİ
1. GENEL KAVRAMLAR
1.1. Devlet Bütçesi Kavramı
1.2. Sağlık Kavramı
II.BÖLÜM
EKONOMİK BÜYÜME VE SAĞLIK HİZMETLERİ
1.KAMU EKONOMİSİ GELİŞİMİ VE SAĞLIĞA YANSIMALARI
2.SAĞLIK İLE EKONOMİK BÜYÜMENİN İLİŞKİLENDİRİLMESİ
2.1.Kişi BaşınaDüşen GSYİH İle Temel Sağlık Göstergeleri Arasındaki İlişki
2.2. OECD Ülkelerinin Kişi Başına Düşen GSYİH’ları İle İlişkilendirilen Sağlık Göstergelerin Durumu
2.3. Türkiye’nin Kişi Başına Düşen GSYİH’SI İle İlişkilendirilen Sağlık Göstergelerin Durumu
2.4. Türkiye’de Sağlık Harcamaları
Sonuç ve Genel Değerlendirme
Kaynakça
TABLOLAR LİSTESİ
1.Sağlık Ekonomik Büyüme İlişkisini Araştırmaya Yönelik Yapılmış Ampirik Çalışmalar Ve Sonuçları
2.OECD Ülkelerinin 1994-2004 Yılları Arasında Kişi Başı GSYİH Ve Temel Sağlık Göstergelerindeki Değişmeler
3.Türkiye Sağlık Harcamaları Ve Sağlık Harcamalarının GSYİH İçindeki Payı
ŞEKİLLER LİSTESİ
1. Türkiye’de 1990-2004 Yılları Arasındaki Doğumda Beklenen Yaşam Süresi ile Kişi Başına Düşen GSYİH’nin karşılaştırılması
2.Türkiye’de 1990-2004 Yılları Arasındaki Bebek Ölüm Hızı ile Kişi Başına Düşen GSYİH’nin karşılaştırılması
3.Dünya Genelinde Sağlık Harcamalarının GSYİH İçerisindeki Yüzdesi
KISALTMALAR
BÖH Bebek Ölüm Hızı
DEÜSBE Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
DİE Devlet İstatistik Enstitüsü
DPT Devlet Planlama Teşkilatı
DSÖ Dünya Sağlık Örgütü
DYB Doğumda Yaşam Beklentisi
ESİAD Ege Sanayicileri ve İş Adamları Derneği
GSMH Gayri Safi Milli Hasıla
GSYİH Gayri Safi Yurt İçi Hasıla
KBGSYİH Kişi Başı Gayri Safi Yurt İçi Hasıla
MÜSBE Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
OECD Organization for Economic Co-operation and Development
WHO World Health Organization
GİRİŞ
Çalışmanın Amacı:Toplumların varlığını sürdürebilmesi için mutlak suretle sağlıklı bir nesile sahip olması gerekmektedir. Sağlıklı bir nesil aynı zamanda toplumun kalkınması için en önemli üretim faktörüdür. Diğer üretim faktörlerinden toprağın dünyada sınırlı miktarda bulunduğu, sermayenin ise ancak daha önceden mevcut bir sermaye sayesinde ekonomik faaliyetlerde bulunarak arttırabildiği düşünüldüğünde insan gücü sahip olunması en kolay,fakat etkin bir şekilde kullanılır hale getirilmesi en pahalı üretim faktörüdür.
Günümüzde beşeri sermayesi yüksek olan toplumların ekonomik alanda daha başarılı oldukları bir gerçektir.Gelişmiş ülkeler sağladıkları ekonomik başarıda beşeri sermayenin önemini kavradıkça, beşeri sermayeyi barındıran insanın sağlığına her geçen gün daha
önem vermeye başlamışlardır. Bu çerçevede ekonomi ile sağlık arasındaki ilişki birçok araştırmaya konu olmuş ve aralarında ki bağıntı, bağımsız değişkenlerden arındırılarak
ortaya konmaya çalışılmıştır.
Yapılan çalışmalarda, ekonomik göstergelerde meydana gelen iyileşmelerin sağlık göstergelerini pozitif yönde etkilediği gözlenirken, sağlık göstergelerinde görülen olumlu değişikliklerin de ekonomik başarının yakalanmasına katkıda bulunduğu gözlenmiştir. Bu çalışmaların devamında ekonomi ile sağlık göstergelerinde meydana gelen değişmelerin birbirleri üzerindeki etkilerinin ölçüsü belirlenmeye çalışılmıştır. Belirlemeler yapılırken kullanılan en yaygın ekonomik gösterge Gayri Safi Yurtiçi Hasıla ile Kişi Başına Düşen
Gayri Safi Yurtiçi Hasıla olurken,kullanılan en yaygın sağlık göstergeleri Doğumda Yaşam Beklentisi, Bebek Ölüm Hızı Oranı olmuştur.
Dünya genelinde yılda 4,1 trilyon USD sağlık harcaması gerçekleştiği düşünülmektedir. Ülkelerin GSYİH’ larından sağlık için ayırdıkları pay büyük farklılıklar göstermekle beraber az gelişmiş ülkelerde bu oran %2–4 civarındayken gelişmiş ülkelerde %8–12 arasında değişmektedir. Ülkeler sanayileştikçe ve gelir seviyesi yükseldikçe sağlık hizmetlerine daha çok kaynak ayrılmakta, dolayısı ile sağlık ve ilaç harcamaları da düşük gelirli ülkelere göre oldukça yüksek miktarda gerçekleşmektedir.
Türkiye’de gerçekleştirilen sağlık harcamaları GSYİH ile ilişkilendirilip gelişmiş ülkelerin sağlık harcamaları ile kıyaslandığında rakamsal olarak çok büyük farklılıklar gözlenmez.
Fakat gerçekleştirilen sağlık harcamalarının yapısal olarak da değerlendirilmesi gerekmektedir. Gelişmiş ülkeler koruyucu sağlık hizmetleri için daha çok harcama gerçekleştirirken, Türkiye de sağlık harcamaların yarısından fazlası ayakta sağlık hizmetleri ve tıbbi malzemeler için yapılmaktadır. Bu durum sağlık harcamalarının etkinliği konusunda şüpheleri beraberinde getirmektedir. Sağlık problemi ortaya çıktıktan sonra problemin ortadan kaldırılmaya çalışılması hem külfetli hem de daha fazla işgücü gerektiren bir meseledir. Bu da kaynakların etkin kullanılamaması sonucunu doğurmaktadır.
Bu çalışmayla sağlık ile ekonomi arasındaki ilişkinin değerlendirilerek devletin sağlık hizmetlerine ayırdığı bütçe paylarının toplum refah seviyesine göre optimum tutarının
ortaya konulması amaçlanmaktadır.
Çalışmanın Metodolojisi:Ödeve ilişkin veriler,konunun niteliklerine uygun olarak kütüphanelerdeki kitaplar,dergiler,makaleler,internet arama motorlarından ulaşılabilen çeşitli yayınlanmış-yayınlanmamış tezlerden,kamu ve özel kurum çeşitli istatistiki çalışmalarından yararlanılarak bu verilerin analiz edilmesiyle hazırlanmıştır.
Karşılaşılan Zorluklar ve Sınırlamalar:Çalışma süresince karşılaşılan en önemli sorun, veri toplama sürecinde ortaya çıkmıştır. Bu sorun, sektörün kayıt sistemindeki yetersizliklerden ortaya çıkan verilerin toplanmasındaki tıkanıklıklardan kaynaklanmıştır.Ayrıca sağlığa ayrılan bütçe ile toplum refahı arasındaki ilişkilerin mikro analizleri konusunda yeterli çalışma bulunmamaktadır.
Varsayımlar:
i-Ekonomik kalkınmayla birlikte yükselen refah düzeyine paralel olarak toplumların sağlık hizmeti üretim ve tüketimi için yapmakta oldukları harcamalar da artmaktadır.
ii-Türkiye’de bütçeden sağlık hizmetlerine ayrılan pay refah düzeyiyle paralellik göstermekle birlikte gelişmiş ülkelerin çok gerisindedir.
iii-Türkiye’de geçmişte bütçeden sağlık hizmetlerine ayrılan paylar temel sağlık standartlarında yükselmeye sebep olacak yatırmlardan ziyade sağlık tüketim harcamalarına (ilaç,malzeme vb.) kullanılmıştır.
iiii-Elde edilen bilgiler doğrultusunda uygun ekonomik politikalarının geliştirilerek Türkiye’de sağlık sektörünün performansı iyileştirmesi, devletin kıt kaynaklarının boşa harcanmaması için gereken önlemlerin alınması gerekmektedir.
I.BÖLÜM
TANIMLAR VE SAĞLIK HİZMETLERİ
1.GENEL KAVRAMLAR
Gelecek faaliyet dönemi için, işletmenin amaçlarına, hedeflerine ve işletme politikalarına uygun olarak işletme yönetimi tarafından hazırlanan gelecek dönem faaliyetlerini ve sonuçlarını parasal ve sayısal olarak ifade eden raporlara bütçe deniliyor. [1]
İşletmeler hazırladıkları bütçeler sayesinde, amaçlarını ve hedeflerini tespit eder. Hedefledikleri durum ile gerçekleşen durum arasındaki sapmaları ve nedenlerini tespit ederek gerekli düzeltme işlemini yapar ve ileriye yönelik önlemini alır. Daha akılcı ve sağlıklı sonuçlar elde edilir. Mevcut olanaklarla neler yapılabileceğini ve bu konudaki en doğru ve verimli yolu gösterir. Hedeflere ulaşmak için ilerlenen yolda nelere katlanılacağını gösterir. İşletmenin sahip olduğu kaynakları en etkili şekilde kullanma olanağı sağlar. Yönetimin sağlıklı ve doğru karar vermesine yardımcı olur. Gelir ve giderlerin sürekli kontrol altında tutulmasını sağlar.
Günümüzde işletmelerde, sabit ve esnek olarak iki tür bütçe uygulaması yapılıyor. Sabit bütçe, düzenlendiği tarihten sonraki dönemlerde oluşacak muhtemel değişiklikler karşısında hiçbir şekilde değiştirilmez. Esnek bütçe ise, düzenlendiği tarihten sonraki bir tarihte üretim maliyetlerinde genel yönetim giderlerinin dolaylı etkileri dikkate alınarak ve gelecekteki muhtemel değişikliklere uyarlanabilen bütçelerdir.[2]
Önceden tahmin esasına dayanan işletme bütçeleri düzenlenirken, işletmenin amaç, hedef ve politikaları doğrultusunda düzenleneceğinden bütün servislerle işbirliği ve bilgi alışverişi yapılmalıdır. Bütçelerin dönemi bir yıl olduğundan veriler bir yıllık dönemi kapsamalıdır. Bununla beraber yıllık dönem bütçeleri aylık, üçer aylık dönemler halinde düzenlenip bunların icmali yapılarak yıllık bütçe rakamları tespit edilebilir.[3]
1.1.DEVLET BÜTÇESİ KAVRAMI
Devlet bütçesi,kamu kesimin harcama ve gelirlerini gösteren bir bilanço ya da gelir gider
tablosu olmasının ötesinde,ekonomik yapının merkezinde yer alan ve ekonomik kararları doğrudan etkileyen bir özelliğe sahiptir.[4] Ekonomide karar alıcılar bütçe hazırlık aşamaları ve
onaylanma sürecini büyük bir dikkatle izlerler. Çünkü belirli bir dönemde uygulanacak olan maliye politikalarının anahatları bütçede ortaya çıkar. Harcama yansıması analizi ise önemli gelir dağılımı etkisi yaratan altyapı, eğitim ve sağlık gibi harcama kategorileri dikkate alınarak
yapılmaktadır.[5]Temel sağlık gibi hizmetlere yönelik harcamalara ilişkin politika önerileri bu
tür analizlere dayanmaktadır.Sağlık Bakanlığı’nın bütçesi ile diğer sağlık harcamalarının toplamı (toplam kamu sağlık harcamaları) ise sağlık hizmetinin bir ölçüsü olarak alınmış ve kamu sağlık sigortasına sahip olan hanehalkına kişi sayısına göre dağıtılmıştır.[6]
1.2.SAĞLIK KAVRAMI
Toplum var oluşundan bu yana hayatta kalmak için savaşmaktadır. Gerçekleştirilen tüm faaliyetlerin ortak amacı budur. Hayatta kalabilmeyi başaran toplumların ikinci amacı ise sağlıklı olarak hayatın sürdürülmesidir. Sağlık, günlük hayatın kaynağıdır.Sağlıklı olmak, temel bir ihtiyaçtır ve onsuz diğer mal ve hizmetlerin anlamı yoktur.[7] Bu nedenle sağlık kavramının önemi tartışılamaz. Sağlığın vazgeçilmez bir servet olması temel özelliğidir.[8]
Kişilere göre sağlık, genellikle hastalığın olmayışı olarak tanımlanır. Hekimlere göre en basit yakınma ya da normalden sapma durumu hastalık olarak kabul edilirken kişiler kendilerini çok rahatsız etmeyen yakınmalarını hastalık olarak kabul etmezler.
Sağlık kavramı göreceli bir kavram olduğundan tanımlanması da değişiklik göstermektedir. Genel olarak sağlık, hasta ya da sakat olmama durumu olarak tanımlansa da en geçerli tanım Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ-WHO) kuruluş anayasasında kullanılan sağlık tanımıdır. Dünya Sağlık Örgütü(DSÖ-WHO) ‘nün 1948’deki tanımına göre “sağlık yalnızca hastalık ya da sakatlığın olmayışı değil, bedence, ruhca ve sosyal yönden tam iyilik durumudur” denilmektedir.
Sağlıklı olmanın yansıra onun sürdürülebilir kılınması da son derece önemlidir. Sağlığın korunması, sürekliliğinin sağlanması ve geliştirilmesi sadece sağlık sektörünün sorumluluğunda olan bir konu değildir.
Sağlıklı bir toplumdan bahsedebilmek için, ekonomik ve sosyolojik çevreler mutlak suretle ilişki içerisinde olmalıdır. Ekonomik çevreler sağlık hizmetlerinin finansmanı için kaynak yaratma çalışmalarında bulunurken, sosyolojik çevreler biyolojik ve fiziki çevre şartlarının insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılması için gerekli önlemleri almalıdır.[9]
II.BÖLÜM
EKONOMİK BÜYÜME VE SAĞLIK HİZMETLERİ
1.KAMU EKONOMİSİ GELİŞİMİ VE SAĞLIĞA YANSIMALARI
Kamu ekonomisi açısından, İkinci Dünya Savaşı sonrasının en önemli özelliği, kamu kesiminin piyasa payının artarak gelişmesidir. 1960'lı ve 1970'li yıllarda, kamu kesimi özellikle sosyal sektörlerde kayda değer bir rol üslenmiştir.
Ancak 1970'li yılların sonunda ve 1980'li yıllarda, dünya ekonomisindeki durgunluk, ülkelerin içinde bulundukları yavaş büyüme süreci ve kamu harcamalarının bütçe üzerindeki olumsuz etkisi gibi sebeplerden dolayı kamu harcamalarında kısıntıya gidilmesi ve kamunun ekonomik ve sosyal sektörlerde bir çok alanı özel sektörün faaliyetlerine terk etmesi gündeme gelmiştir.
Ekonomik kalkınmayla birlikte yükselen refah düzeyine paralel olarak toplumların sağlık hizmeti üretim ve tüketimi için yapmakta oldukları harcamalar da artmaktadır. Bir taraftan daha iyi beslenme şartlarına kavuşulurken, çocuk ölüm oranları azalırken, insanların hayatta kalma süreleri uzatılırken, çalışma şartları iyileştirilirken, diğer taraftan daha sağlıklı, daha uzun, daha anlamlı bir hayat için daha fazla kaynak ayırılmaya devam edilmektedir.
1991 yılı itibariyle, bütün dünyada yaratılan hasılanın ortalama olarak yüzde 8'i sağlık için harcanmaktadır. Ancak ülke gruplarına göre sağlık harcamaları farklılık göstermekte olup, nüfusun yüzde 15’inin yaşadığı gelişmiş ülkeler toplam sağlık harcamalarının yüzde 87'sini gerçekleştirirken, nüfusun yüzde 85'inin yaşadığı diğer ülkeler sadece yüzde 13'ünü harcamaktadırlar.[10]
OECD ülkelerinde. 1960 yılında GSMH'nın yüzde 3.9'u sağlık için harcanırken, bu oran 1970 yılında yüzde 5.1'e, 1980 yılında yüzde 7,0'ye ve 1990 yılında da yüzde 7,8'e ulaşmıştır. OECD ülkelerinde, sosyal sektörler içinde ikinci büyük paya sahip olan sağlık sektörüne ayrılan kaynaklar, son 30 yıl içerisinde ülkelerin GSMH'sının büyümesinden daha hızlı artmıştır. Geçmiş dönemdeki artış eğiliminin devam etmesi durumunda, gelecekte sağlık harcamalarının gerek kamunun gerekse hizmeti kullanan kişilerin bütçelerine ağır bir yük haline geleceği tahmin edilmektedir. [11]
Bir tarafta gittikçe artan oranlarda sağlığa kaynak ayırmak durumunda kalan gelişmiş ülkeler, diğer tarafta ise toplumun temel Sağlık ihtiyaçlarını dahi karşılayacak ölçüde harcama yapamayan ülkeler, her iki grupta değişik sorunlarla karşıkarşıyadırlar. Yüksek düzeyli harcamaların mutlaka yüksek sağlık göstergeleri anlamına gelmediğini pahalı bir şekilde tecrübe eden gelişmiş ülkeler sağlık politikalarını ekonomik yaklaşımlar çerçevesinde oluşturmaya başlamışlardır.
Bir taraftan üretilen hizmetin maliyetinin artması, diğer taraftan hizmeti kullananların daha mükemmelleşmiş hizmet talebinde bulunmaları, kişilerin bu hizmetlerin fırsat maliyeti olarak diğer refah unsurlarının kullanımını azaltmalaya razı oldukları anlamına gelmektedir. Sağlık hizmetlerinin artan maliyetinin kişi ve toplum refahı üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak için, politika belirleyicileri ile hizmet üreticileri ve tüketicileri maliyet- etkililiği ve maliyet yönetimi çalışmaları üzerinde önemle durmaktadırlar. Ülkenin milli kaynaklarından, hangi sağlık hizmeti için ne kadar harcama yapılmaktadır? Farklı kaynaklardan yapılan harcamalar ne ölçüde etkili kulanılmakta ve insan sağlığının korunup geliştirilmesine ne ölçüde katkıda bulunmaktadır? Bu soruların cevabı, makro ve mikro seviyelerde yapılacak harcama analizleriyle ortaya konulabiImektedir.
Bir ülkenin ekonomisinin güçlü olması, ekonomik büyümenin sağlanıp sürdürülebilir kılınması için sağlıklı bir topluma sahip olunması gereklidir. Sağlıklı bir toplumun varlığından söz edebilmek için ise toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak sağlık hizmetlerinin sunulması gerekmektedir. Bu hizmetlerin sağlanması için yapılan tüm harcamalar sağlık harcamaları altında toplanmaktadır. Sadece sağlığın kaybolması durumunda sağlığı yeniden elde etmek için yapılan harcamalar değil aynı zamanda sağlığı koruma amacını benimseyen tüm koruma harcamaları ile beslenme, sağlık yatırımları gibi geliştirme amaçlı harcamalar da “sağlık harcaması” olarak kabul edilmektedir.
Bu aşamada Türkiye’de bütçeden sağlık hizmetlerine ayrılan payların yıllara göre dağılımını inceleyerek açıklamalara devam edilmiştir.
GENEL BÜTÇEDEN SAĞLIK BAKANLIĞI’NA AYRILAN PAYIN SON 10 YILA GÖRE DAĞILIMI
(1999-2008)
|
YIL
|
SAĞLIK BAKANLIĞI BÜTÇESİNİN GENEL BÜTÇEYE ORANI(%)
|
1999
|
2.51
|
2000
|
2.28
|
2001
|
2.66
|
2002
|
2.41
|
2003
|
2.43
|
2004
|
3.19
|
2005
|
3.55
|
2006
|
4.39
|
2007
|
3.22
|
2008
|
4.85
|
|
Türkiye''de sağlığa en büyük pay yüzde 5.27 ile 1960 yılında ayrıldı. 1923 yılında sağlığa yüzde 2.1 ayrılırken, 1970 yılında bu oran yüzde 3.08, 1990''da yüzde 4.2''ye çıktı. 2002''de oran yüzde 2.4’e düştü. 2008 yılı için sağlığa ayrılan oran ise yüzde 4.85 oldu.
Türkiye'nin sağlık harcamalarına ayırdığı payı arttırması için büyük bir baskı varken, aktarılabilen kaynakların yeterli olmadığı tartışmaları da sürmektedir. Bir sektöre sağlanan kaynakların arttırılmasının üç yolu vardır. Birincisi, sektör dışındaki çeşitli fonlardan buraya kaynak aktarmak; ikincisi, sektörün kaynak üretir-para kazanır hale getiriImesi; üçüncüsü ise eldeki kaynakların azami verimle kullanılmasıdır.
Kamu kaynaklarının arttırılmasının gerekli esnekliğe sahip olmadığı bir ortamda, kaynakların etkili ve verimli kullanımının önemi ortaya çıkmaktadır. Türkiye'de sağlık sektöründe kaynak kullanımı etkililiğini inceleyen çalışmalar yeterli düzeyde değildir. Bu çalışmaların hızla ve sağlık sektörünün her faaliyeti için yapılmasına ihtiyaç vardır.
2.SAĞLIK İLE EKONOMİK BÜYÜMENİN İLİŞKİLENDİRİLMESİ
Sağlık beşeri sermayenin niteliksel yönden gelişiminde rol oynayan önemli unsurdur. Bir toplumun sağlık düzeyi ile ekonomik gelişmişlik arasında yakın ve karşılıklı bir nedensellik ilişkisi bulunmaktadır.[12] Ekonomik gelişmesini belli bir seviyeye ulaştırabilmiş toplumlarda sağlık için ayrılan kaynaklar arttığı gibi, bireylerin sağlık konusunda farkındalıkları da artmaktadır. Bununla birlikte sağlık düzeyinin gelişimi de ekonomik gelişimi hızlandırmaktadır[13]
Toplumların sağlık düzeyinin yüksek olması ile beraber işgücünün daha verimli kullanılmasının, toplam çıktıyı dolayısıyla ülke kalkınmasını olumlu etkilediği konusunda bir çok görüş bulunmaktadır. Sağlığın, toplumun gelir ve refahı, işçi verimliliği, işgücü katılımı, tasarruf ve yatırım oranları, demografik faktörler ile diğer beşeri sermaye faktörleri üzerinde doğrudan bir etkisi bulunmaktadır.[14]
Sağlık durumunda meydana gelen iyileşmelerle birlikte nüfus optimum düzeye ulaşmakta ve kalkınmayı engelleyen nüfus baskısı ortadan kalkmaktadır. Bu sayede ekonomik ve sosyal kalkınma ivme kazanmaktadır. Verimlilik ve üretim artışı gelir artışını, gelir artışı da harcama tasarrufu ile ekonomik ve sosyal kalkınmayı dolayısı ile toplumun refah düzeyini yükseltir. Gelişimini büyük ölçüde sağlamış toplumlar sağlık için daha fazla kaynak tahsis ederek toplumun sağlık düzeyinin maksimum seviyeye ulaşmasını ve bu düzeyin devamlılığını amaçlar.
Gelirin artışıyla yaşam kalitesinde belirgin artışlar görülmekle birlikte, düşük gelirli de olsa düzenli sağlık hizmeti sağlanan bir toplumda yaşam uzunluğu ve kalitesi bakımından dikkat çekici sonuçlar gözlenebilmektedir. Bu da toplumlar için sağlığın ne kadar önemli olduğunun bir göstergesidir.[15]
Ekonomik gelişmişlik ile toplumun sağlık düzeyi arasında karşılıklı bir ilişki söz konusudur. Ekonomik gelişmesini belli bir düzeye getirebilmiş toplumlarda sağlık için ayrılan kaynaklar arttığı gibi, bireylerin sağlık bilinci de yükselmektedir.
2.1. KİŞİ BAŞINA DÜŞEN GSYİH İLE TEMEL SAĞLIK GÖSTERGELERİ ARASINDAKİ İLİŞKİ
Kişi başına düşen gelirin yükselmesi ve GSMH’daki artışlar çoğu zaman ekonomik anlamda büyümeyi ifade eder. Fakat gerçek anlamda büyümeden bahsedebilmek için bu göstergelerin yanında ekonomi ile ilgili olan birçok sosyal göstergenin beraberce incelenmesi ve değerlendirilmesi gerekir. Bunlar, beslenme, istihdam, eğitim düzeyi ve tüm dünyada gittikçe önem kazanan sağlık durumu gibi insan hakları ile ilgili göstergelerdir. Günümüze ekonomik kalkınma gerçekleşirken insani faktörlerle ekonomik faktörler arasındaki ilişkinin boyutları önem kazanmakta, boyutların belirlenmesine yönelik çalışmalar her geçen gün artmaktadır. İnsani göstergeler içerisinde sağlık göstergeleri, ekonomik kalkınmayla daha yakın ilişki içerinde olması nedeniyle diğer göstergelerden bir adım önde olup bu konuda yapılan çalışmalar diğerlerinden fazladır.[16]
Sağlık ve ekonomi arasındaki ilişkinin araştırıldığı birçok çalışmada farklı değişkenler kullanılmaktadır. Toplumun sağlık düzeyi ortaya konarken dünya genelinde kabul görmüş, doğumda yaşam beklentisi, bebek ölüm oranları, çocuk ölüm oranları ile kaba ölüm oranları göstergeleri kullanılırken, toplumun ekonomik durumunu ortaya koymak için ülkenin milli geliri ve tüketim harcamaları kullanılır[17].
Yapılan araştırmalarda göstermiştir ki, gelir ve tüketim harcamaları tek başına bir ülkenin ekonomik durumunu ortaya konmak için yeterli bir ölçüt değildir. Bu nedenle ortaya çıkan farklı gösterge arayışları sonucunda genel sağlık göstergeleri ile ekonomik göstergeler birlikte değerlendirilmeye başlamıştır.
Bir ülkenin ekonomik performansını ve aynı zamanda gelişmişlik düzeyini ortaya koymak için yapılan çalışmalar esnasında sağlık ile ekonomik büyüme arasında ilişkilendirme yapılırken, KBGSYİH ile sağlık göstergeleri arasındaki ilişki gelişmenin bütün aşamalarında ele alınmıştır. Bu çalışmaların sonucunda doğumda yaşam beklentisi ile KBGSYİH arasında pozitif yönlü bir ilişkinin olduğu belirlenmiştir.[18]
Sağlık göstergeleri ile ekonomik göstergeler arasındaki karşılıklı ilişki ekonomik krizlerin yaşandığı dönemlerde kendini daha da belli etmektedir. Ülkelerin ekonomik yaşantılarında meydana gelen krizlerin, sağlık göstergeleri üzerinde önemli etkileri bulunmaktadır. Bu etkiler ilk olarak GSYİH içindeki sağlığa ve sosyal hizmetlere ayrılan payın düşmesi olarak kendini göstermektedir. Hane halkı gelirinin düşmesi dolayısı ile kötü beslenme ve kötü konut şartları oluşabilmektedir. 1988-1992 yılları arasında Peru’da yaşanan ekonomik kriz sonucunda hane halkının gelir seviyesi önemli ölçüde düşmüş ve bu düşüşün toplum sağlığına ve özellikle bebek ölüm oranı ile çocuk sağlığı üzerine önemli etkileri olmuştur. Hane halkı gelirinin azalması ile yaşam koşullarının kötüleşmesinin yanı sıra , kamu sağlık harcamalarının da azalması bu etkiyi artırmıştır. Ekonomik krizin yaşandığı yıllara ait bebek ölüm oranının kriz
öncesi ve sonrası yıllara oranla % 50 daha fazla olduğu tespit edilmiştir.
Tablo 1’ de, zaman içerisinde yapılan ampirik çalışmalar ve sonuçları bir arada sunulmuştur.
2.2.OECD ÜLKELERİNİN KİŞİ BAŞINA DÜŞEN GSYİH’LARI İLE İLİŞKİLENDİRİLEN SAĞLIK GÖSTERGELERİN DURUMU
OECD ülkelerinin geçmiş yıllardaki kişi başına düşen GSYİH’ları ile yine bu ülkelere ait temel sağlık göstergeleri beraber incelendiğinde, aralarındaki doğru yönlü bir ilişkinin bulunduğu göze çarpmaktadır. Artan kişi başı gelirle birlikte kişilerin ilk olarak beslenme koşullarında bir iyileşmenin olduğu, beslenme koşullarında iyileşmenin uzun dönemde sağlığa olumu yönde etki ettiği ve artan gelirle birlikte insanların sağlık hizmetlerine ulaşımı kolaylaştığından sağlık göstergelerinde pozitif yönlü bir artışın meydana geldiği düşünülmektedir.
OECD ülkelerinin 1994-2004 yılları arasındaki ait kişi başına düşen GSYİH’ ları incelendiğinde on yılın sonunda diğer ülkelere göre daha fazla artış kaydeden ülkelerin, temel sağlık göstergelerinde de diğer ülkelere nispeten daha yüksek artışlar kaydettiği görülmektedir.
Tablo 2 ‘de yer alan verilere göre dikkat çeken bir başka konu, 10 yıl içerisinde en yüksek kişi başı gelir artışını kaydeden ülkeler olan Polonya, Türkiye, Portekiz, İspanya sağlık göstergelerinde de pozitif yönde en iyi ilerlemeleri kaydeden ülkeler olmuşlardır. Bu tablo incelenirken aynı zamanda İngiltere, Norveç, Lüksemburg gibi yüksek KBGSYİH artışları yakalamış ülkelerin sağlık göstergelerinde bir iyileşme olmadığı düşünülebilinir. Bu durum gelişmiş olan bu ülkelerin maksimum sağlık göstergelerini yakalamış olmasıyla açıklanabilir. Aynı zamanda ileri düzeyde gelişmiş olan bu ülkelerin sağlık yatırımları için devlet bütçesinden ayırmış oldukları yüksek miktarlar, günümüzde ileri düzeyde sağlık göstergelerine sahip olmalarında önemli rol oynamıştır denilebilir.
2.3.TÜRKİYE’NİN KİŞİ BAŞINA DÜŞEN GSYİH’SI İLE İLİŞKİLENDİRİLEN SAĞLIK GÖSTERGELERİN DURUMU
Bu bölümde kalkınma ve beşeri sermaye arasındaki ilişkiden yola çıkarak Türkiye’nin 1990-2004 yılları arasındaki kişi başına düşen GSYİH’sı ile sağlık göstergelerindeki değişimler ilişkilendirilerek grafiksel olarak sunulmuştur[19]. Türkiye için doğumda yaşam beklentisi 1970 yılında 54,2 ile oldukça düşük bir düzeydeyken 2004 yılına gelindiğinde 71,1 yıl olarak ölçülmüş ve 16,9 yıllık bir doğumda yaşam beklentisi artışı olmuştur (Bkz. Şekil 1). Buradan hareketle geçen yıllarla birlikte 1994 ve 2000 yıllarında yaşanan ekonomik krizler neticesinde meydana gelen gelir daralması göz ardı edildiğinde, GSYİH’ da meydana gelen artışla birlikte doğuşta beklenen yaşam süresinde de paralel bir artışın olduğundan söz edilebilir.
Şekil 1: Türkiye’de 1990-2004 Yılları Arasındaki Doğumda Beklenen Yaşam Süresi ile Kişi
Başına Düşen GSYİH’nin karşılaştırılması
Türkiye doğumda beklenen yaşam süresi açısından OECD ülkeleri ile karşılaştırıldığında oldukça düşük değerlere sahip olmakla birlikte geçen son 15 yıl içerisinde kayda değer bir ilerleme gösterdiği söylenebilir. Ancak Türkiye’nin arzu edilen gelişmiş ülkeler seviyesine ulaşması için daha hızlı bir ilerlemeye sahip olması da gerekmektedir.
Aşağıda Şekil 2’de 1990-2004 yılları arası bebek ölüm oranı incelendiğinde hızlı bir düşüş, yani iyileşme göze çarpmaktadır[20]. 1990 yılı itibariyle ‰55,4 olan bebek ölüm hızı 2005 yılı başı itibariyle % 45 lik bir azalma göstererek ‰ 24,6 olmuştur. Dolayısıyla son 15 yılın kişi başına düşen GSYİH’ larında görülen artışlar ile bebek ölüm hızları karşılaştırıldığında aralarında ters yönlü bir ilişki olduğu görülür. BÖH 1990-2004 yılları arası %45 düşerken, kişi başına düşen GSYİH %64’lük bir artış göstermiştir.
Şekil 2: Türkiye’de 1990-2004 Yılları Arasındaki Bebek Ölüm Hızı ile Kişi Başına Düşen
GSYİH’nin karşılaştırılması
Bebek ölümlerinin azalmasında muhakkak ki kişi başına düşen GSYİH daki artış tek başına yeterli değildir. Fakat Türkiye’deki bebek ölümleri nedenleri incelendiğinde yetersiz beslenme ve yetersiz sağlık hizmeti ilk sıralarda yer almaktadır. Fertlerin artan geliri ile beraber beslenme düzeylerinin artacağı ve sağlık hizmetlerine ulaşımın kolaylaşacağı düşünüldüğünde bebek ölüm oranlarının azalabileceğini net bir şekilde söylemek mümkündür. Son on yıl içerisinde bebek ölüm oranlarında gerçekleştirilen bu önemli düşüşlerde artan kişi başına düşen GSYİH’ nın da etkisinin olduğu düşünülmektedir.
Bütün sağlık göstergelerinin iyileşmesinde temel rolü devlet üstlenmiştir. Fakat devletin kurmuş olduğu sağlık sistemlerinin finansmanının yine fertlerin ödediği vergiler vasıtasıyla gerçekleştiği düşünülürse, bireylerin elde edeceği yüksek kazançlar dolaylı olarak sağlık sistemine katkıda bulunacak ve kişilerin sağlık durumlarında ve ileriki aşamada ülkenin sağlık göstergelerine pozitif yönde etki yaratacaktır.
Dünya Sağlık teşkilatı (WHO)’na göre bir ülkede sağlık harcamalarına ayrılan payın o ülkenin yıllık GSMH’nın en az yüzde 5’i olması gerektiğini belirterek, bunu az gelişmiş yada gelişmekte olan ülkelerin önüne ulaşılması gereken bir hedef olarak koymuştur.
Şekil 3: Dünya Genelinde Sağlık Harcamalarının GSYİH İçerisindeki Yüzdesi[21]
Şekil 3’de görüldüğü üzeregelişmiş ülkeler diğer ülkelere göre daha yüksek rakamlarda sağlık harcaması gerçekleştirmesi sebebiyle, bu harcamalarının etkin dağılımı ile bu alanda yapılan reformlar konusunda diğer az gelişmiş ülkeler tarafından takip edilir ve model olarak alınırlar.
2.4. TÜRKİYE’DE SAĞLIK HARCAMALARI
Ülkelerin gelişmişlik seviyesi arttıkça GSYİH’dan sağlık harcamaları için daha büyük miktarlarda pay ayrılmaktadır. Son on yıl içerisinde OECD ülkelerine baktığımızda sağlık harcamaları ortalama % 4,4 artış göstermiştir.[22]Ülkelerin zaman içerisinde gelirlerindeki artış da dikkate alındığında sağlık harcamaları için ayrılan ödeneklerin rakamsal olarak da daha yüksek miktarlarda olduğu açıkça söylenebilir.
Ülkelerin zaman içerisinde üretim tekniklerinde kat ettiği mesafeler sonucu üretimlerinde dolayısıyla gelirlerinde meydana gelen artışlar ülkede yaşayan bireylerin daha rahat yaşam sürmelerini sağlayacak hizmetlerin taleplerinde artışları beraberinde getirir.
Türkiye’nin sağlık harcamalarını yıllara göre incelediğimizde bir artış trendi görürüz. 1995-2005 yılları arası gözlenen sağlık harcamalarındaki artışla birlikte GSYİH içerisindeki sağlık harcamaları payı da artış göstermiştir.
Aşağıda Tablo 3’de 1990-2005 yılları arası sağlık harcamalarının genel görünüşü verilmiştir. Bu tabloda ayrıca yapılan cari sağlık harcamalarının GSYİH’ ye olan oranları ayrı bir sütunda sunularak yapılan sağlık harcamalarının büyüklüğü hakkında fikir verilmesi amaçlanmıştır.
Tablo 3: Türkiye Sağlık Harcamaları ve Sağlık Harcamalarının GSYİH İçindeki Payı[23]
SONUÇ VE GENEL DEĞERLENDİRME
Bu çalışmada sağlık kavramı üzerinde durularak sağlık ekonomisi hakkında bilgiler verilmiş, sağlık ile ekonomi arasındaki ilişki, dünyada gelişmişlik göstergesi olarak belirlenmiş sağlık göstergeleri kullanılarak değerlendirilmeye çalışılmıştır. Sağlık göstergeleri ile ekonomik göstergeler arasındaki ilişki karşılıklı olarak sorgulanmış, sağlık göstergelerinde meydana gelen değişikliklerin ekonomi üzerine olan etkileri sorgulanırken ekonomide meydana gelen değişikliklerin de sağlık göstergelerini ne şekilde etkilediği araştırılmıştır.Ekonomik büyüme ile sağlık göstergeleri arasındaki bu sinerjik etkinin toplum refah seviyesi üzerine yapacağı pozitif etkinin otaya çıkması da yadsınamaz bir gerçektir.Bu araştırmaların sonucunda doğumda yaşam beklentisi ile KBGSYİH arasında pozitif yönlü bir ilişkinin olduğu belirlenirken, bebek ölüm hızı oranı ile arasında negatif yönlü bir ilişkinin olduğu ortaya konmuştur.
Dünya genelinde gelişmişlik göstergesi olarak kabul görmüş sağlık göstergeleri olan bebek ölüm oranları ile doğumda yaşam beklentisinde meydana gelen iyileşmelerin emek arzı üzerinde önemli etkileri vardır. Yapılan ampirik araştırmalar doğrultusunda, bebek ölüm hızlarının diğer ülkelere göre daha düşük olduğu ve ortalama yaşam süresinin yüksek olduğu toplumlarda insanların genel sağlık durumlarının diğerlerine göre daha iyi olduğu söylenebilir.
Sağlık açısından durumu iyi olan bir toplumda, beşeri sermayenin kullanım süresi daha uzun olmakta, işgücünün verimliliği artmakta ve bunun sonucunda ekonomik büyüme olumlu yönde etkilenmektedir.Bununla birlikte uzun yaşam beklentisi, insanların yaşamları boyunca yatırımlardan daha uzun süre istifade edeceği beklentisini doğurmakta, bu durum kişilerin özel sermaye birikim kararlarını pozitif yönde etki etmektedir. Yaşam süresinin uzamasıyla birlikte
artan tasarrufların yatırıma dönüşmesi gelirde de artışa neden olacaktır. Bu bulgular sağlık göstergelerinde meydana gelen iyileşmelerin ekonomik büyüme üzerinde pozitif etkileme gücüne sahip olmasında neden olmaktadır.
OECD ülkelerinin 1994-2004 yılları arasında KBDGSYİH rakamlarındaki değişime baktığımızda bu ülkeler ortalama olarak %45 büyüme kaydetmişlerdir. Aynı dönemde temel sağlık göstergelerinde önemli iyileşmeler görülmüştür. Doğumda yaşam beklentisi OECD ülkelerinde ortalama % 3 artarken Bebek Ölüm Hızlarında ortalama %29,2 azalma görülmüştür. Artan kişi başı gelir ile sağlık göstergeleri arasındaki ilişki Türkiye koşullarında da araştırılmış benzer sonuçlara ulaşılmıştır. Bu veriler doğrultusunda ekonomik göstergelerdeki olumlu değişimlerin temel sağlık göstergelerinde pozitif yönde değişime neden olduğu söylenebilir.Diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de ekonominin büyümesi,bu büyümeyle sağlık hizmetlerine daha fazla pay ayrılması sonucu toplumun refah düzeyinde ciddi artışlara neden olacaktır.
Ekonomik kalkınmayla birlikte yükselen refah düzeyine paralel olarak toplumların sağlık hizmeti üretim ve tüketimi için yapmakta oldukları harcamalar da artmaktadır. Bir taraftan daha iyi beslenme şartlarına kavuşulurken, çocuk ölüm oranları azalırken, insanların hayatta kalma süreleri uzatılırken, çalışma şartları iyileştirilirken, diğer taraftan daha sağlıklı, daha uzun, daha anlamlı bir hayat için daha fazla kaynak ayırılmaya devam edilmektedir.
[1] http://www.kobifinans.com.tr/tr/index.php(29.12.2007)
[2]http://www.kobifinans.com.tr/tr/index.php (29.12.2007)
[3]http://www.kobifinans.com.tr/tr/index.php (29.12.2007)
[4] Pınar,A.,’’Devlet Büçesi Topluma Nasıl Yansıyor?’’ESİAD,S.1,Ankara,2005,s.48
[5] Pınar,A.,’’Devlet Büçesi Topluma Nasıl Yansıyor?’’ESİAD,S.1,Ankara,2005,s.51
[6] Devlet İstatistik Enstitüsü,’’ Hanehalkı Gelir ve Tüketim Harcamaları Anketi’’ Ankara,2004
7Witter,S.,“Briefing Paper for Oxfam GB, Health Financing ın Developing and Transtional
Countries ” Centre For Health EconomicsUniversity of York, New York,2002,s. 4
8World Health Organization,’’Global Strategy for Health for All Bye The Year 2000’’
Geneva, 1981, ss.19-29
[9]Yıldırım, S., “Sağlık Hizmetlerinde Harcama ve Maliyet Analizi” DPT Uzmanlık
Tezleri, Yayın No:DPT:2350, Ankara,1994
10Yıldırım, S., “Sağlık Hizmetlerinde Harcama ve Maliyet Analizi” DPT Uzmanlık
Tezleri, Yayın No:DPT:2350, Ankara,1994
[11]Yıldırım, S., “Sağlık Hizmetlerinde Harcama ve Maliyet Analizi” DPT Uzmanlık
Tezleri, Yayın No:DPT:2350, Ankara,1994
[12] Taban, S., “Türkiye’de Sağlık ve Ekonomik Büyüme İlişkisi: Nedensellik
Testi” 3. Ulusal Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi, Osmangazi
Üniversitesi İİBF, Eskişehir,2004,s.4
[13] Mazgit, İsmail, “Ekonomik Kalkınma Sürecinde Türkiye’de Sağlık
Sektörünün Yeniden Yapılanması” DEÜSBE, İzmir,1998,s.405
[14] Karagül, M.,“Beşeri Sermayenin İktisadi Gelişmedeki Rolü ve Türkiye
Boyutu’’KÜ,Yayın No:37,Afyon,2002,s.72
[15] Şenses,F., Küreselleşmenin Öteki Yüzü Yoksulluk, İstanbul,2003,s.202
[16] Philips, D.,Verhasselt,Y., Introduction: Health and Development,
London, New York,1994,s.2
[17] Feldstein, J.P.,’’ Health Care Economics, 4th Edition, Delmar Publishers,
Irvine’’ California,1993,s.22
[18] Işık, A., “Sağlık Ekonomisi, Finansmanı ve Ekonometrik Bir Analiz
Çerçevesi”MÜSBE, İstanbul, 1998,s.142
[19]OECD Health Data CD-Rom, Updated October, 2005
[20]OECD Health Data CD-Rom, Updated October, 2005
[21] Belek,İ., “Sağlık Sistemleri Hangi Dinamiklerle Gelişiyor ve Nasıl Gruplanıyor?” Toplum ve Hekim,
C. 9, S. 64,İstanbul,1995,s.15
[22] OECD Health Data ,2006
[23] OECD Health Data ,2006