Active Academy tarafından düzenlenen IV.Finans zirvesi uluslar arası boyutta ve güzel bir organizasyonla Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayında 4-5 Aralık 2006 tarihlerinde yapıldı. Aralarda ve Molalarda finans teknolojileri fuarına katılan firmaların standlarını gezme imkanı da bulunan zirve yüksek katılımla gerçekleşti. Zireveye konuşmacı olarak siyasilerden katılım pek olmasa da sektörün temsilcilerinin katılımının iyi düzeyde olduğu söylenebilir. Dinleyici kitlesinin ise oldukça kalabalık ve konularla yakından ilgili olduğunu görmek heyecan vericiydi. Dört ana oturum ve iki özel oturum, ödül töreni ve açılış konuşmalarının yer aldığı zirvede her oturum için aynı şeyleri söyleyemesek te konuşmacıların ilgi çekici ve kaliteli sunumlar yaptığını ifade edebiliriz. Kamu ve özel sektör temsilcilerinin sunumlarında genelde kurum kültürünün yansımalarının belirgin şekilde hissedildiğini de aktaralım. Her oturumu aynı coşkuyla izleyemesem de özellikle finans piyasalarının son durumuna ve ekonomideki son gelişmelere ilişkin sunumları dikkatli izlediğimi ifade edebilirim. Dolayısıyla zirvede aldığım notlar öğrencilerimi ve dolayısıyla da kamuoyunu daha yakından ilgilendiren bu konulara yönelik oldu. Zirvenin ardından aldığım bu notları, gerek lisans sınıflarıma gerekse de yüksek lisans sınıflarıma aktardım ve aktardıklarımın oldukça ilgi çektiğini gördüm. Bu arada Uluslar arası Ticaret önlisans sınıfındaki ilgili öğrencileri de ekleyelim. Bu ilgi sebebiyledir ki zirveye ilişkin notları siz gazete okurları ile de paylaşmak için bu yazıyı yazdım. Lafı daha fazla uzatmadan ve de fazla yorum yapmadan bu notları size aktarıyorum. Zira yorum yapmaya kalksak sanırım en az 10 tane hacimli yazı çıkar.
Yabancı sermaye derneği başkanı Saban ERDIKLER’ in sunumundan; son yıl uluslar arası sermaye hareketinin 916 milyar dolar civarında olduğunu; bu hareketin daha çok birleşme ve devralmalarla- hizmet sektörü, enerji, gaz vb. ile finans alanında olduğunu öğreniyoruz. Türkiye 2006 yılı ilk 8 ayında 12,4 milyar dolar yabancı sermaye çekmiştir. (Yıl sonu görünen rakamın 20 milyar dolar olduğunu Şaban bey ve diğer birçok konuşmacı ifade etmiştir). Son 3 yılda çok başarılıyız. Bir araştırmaya göre 2006 yılında yabancı sermayenin ekonomideki toplam payı 42 milyar dolar civarında.
İş Bankası Genel Müdürü Ersin ÖZİNCE’ nin özellikle Basel II’ yi yakından takip etmemizden yakındığını algıladım. ABD ve Çin’in bu ilkeleri takipte duraksamalar yaşadığını ifade etti. Yine sıcak paranın bütün dünyada sıcak para olarak ifade edildiğini söyledi. Bu arada banka sermayesi icin bu kadar ciddi kurallar koyarken, giderek hacmi artan hedge fonlarında böyle kati kuralların söz konusu olmadığına işaret etti.
Rekabet ve İşbirliği ana konusuyla yapılan ana oturumda dört bankanın genel müdürü, makamlarına yakışır tarzda kısa, öz ve doyurucu sunumlarını gerçekleştirdiler. İsmi Merkez Bankası Başkanlığında da geçen Albaraka Türk Genel Müdürü Dr. Adnan BUYUKDENIZ ilk sunumu gerçekleştirdi. Sunumuyla profesyonel ve dolu bir çizgi sergiledi. Aldığım notlar: Rekabet pastayı paylaşmak, işbirliği ise pastayı büyütmek olarak algılanmaktadır. Rekabet savaşa benzetilmemeli çünkü savaşta kaybeden çok, kazanan ise tek tir. Rekabette kazanan çoktur(Yada kazananın çok olduğu rekabet etkin rekabettir). Bankalarda iş sistemlerinin oturmuşluğu bilanço büyüklüğünden önemli hale gelmektedir. Bankalarla banka dışı kurumların arasındaki çizginin azalması bankaların finans dışı rekabet baskısı altına girmesine sebep olmakta. Risk modellemesinde geçmişe dayalı sistemler yetersiz kalmaktadır.
Fortis Bank’ın Genel Müdürü Faik ACIKALIN sunumunu, yapamadıklarımız, yaptıklarımız ve yapabileceklerimiz ana başlıklarında gerçekleştirdi: Nüfusumuzun yüzde 67’sinin banka ile ilgisi yok. (Bu veri birçok konuşmacı tarafından ifade edildi. Dolayısıyla bunlar bankaların yada enstrümanlarının potansiyel müşterisi) Şubeye gidenlerin oranı yüzde 11 azaldı. ATM kullanımı yüzde 7 arttı. Nüfusun yüzde 14 u tasarruf yapıyor. Mevduat hızla artıyor ancak krediler daha hızlı artıyor. Bireysel Emeklilik fonları 2,6 milyar dolar. Bu fonlarda 10 yıl sonrası için öngörü 20 milyar dolar. Bankaların finansal gelirleri giderek düşüyor yani karlılık düşüyor . Operasyonel gelirler arttırılmalı.
Türk Ekonomi Bankasının Genel Müdürü Varol CİVİL: Yabancılar niye geliyor? Dünya’ da 16. 17. büyük ekonomi olduğumuz için. Nüfusumuzun yüzde 67’si banka ile tanışmamış olduğu için geliyorlar. Türk Bankaları dış ticaret kredisi dışında 1 yıldan kısa vadeli döviz kredisi veremiyor. Bunun düzeltilmesi lazım.
Diğer oturumlardan da kısa alıntılarda bulunalım. Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Prof. Dr. Güler ARAS’ ın sunumundan aldığım not, “firmalarda değişim yönetimi”nin gerekliliğine dair tespit oldu. Profesör ARAS muhtemelen, değişimin firmalarda daha sürekli ve oturmuş hale gelmesi için böyle bir birim yada makamın ihdasından bahsediyor.
TÜRSAB başkanı Başaran ULUSOY’ un Türkiye’ de servet birikimi olduğu ancak sermaye birikimi olmadığına ilişkin ifadesi çok şeyi içeriyor olması yönüyle kayda değer. Yine Başaran Beyin talep üzerine anlattığı fıkra ise manidar. Fıkra şöyle: Temel okul müdürü olmuştur. Okulu tarif eden bir tabela astırmaya karar verir. Tabelayı hazırlatır ve bir elektrik direğine astırır. Bir süre sonra okula elektrik idaresinden bir yazı gelir. Elektrik direğimize astığınız tabela işte şu açılardan yada mevzuat açısından sakıncalıdır kaldırın diye. Temel de cevap yazısını gönderir. Biz tabelamızın yerinden memnununuz siz direğinizi kaldırın der... Başaran Bey bu fıkra ile birilerine taş attı ancak ayrıntısı kendisine sorulabilir tabi.
Yine Türk Ekonomi Bankası’ndan Genel Müdür Yardımcısı Turgut BOZ’ un sunumundan aldığım notta şu ingilizce ifade mevcut. Coordination+competition=coopetition
Yapı Kredinin baş ekonomisti Doc.Dr. Cevdet AKCAY sunumunda makro ekonomiye ilişkin konulara ağırlık verip Türkiye’nin cari açık vermek zorunda olduğunu bunun özel sektörün yatırımlarında kullanılmasının iyi bir şey olarak algılanması gerektiğini ifade etti. Ayrıca cari açık konusuna nüfus bazlı farklı bir yaklaşım getirerek, orta yaşlı ülkelerin genç ülkelere borç vermesi olarak ta tanımlanabileceğini söyledi. Buna göre genç ülkeler orta yaşlı olduğunda yaşlılaşmış olan ülkelere borcunu ödüyor. Dolayısıyla bu normal bir süreç. Cevdet Beyin sunumundan alınan diğer notları şöyle sıralayabiliriz: Diğer gelişmekte olan ülkelerin cari açıklarını azaltmaları aslında bizim için sermayeyi çekmek açısından bir şans. Türkiye cari açık vermek zorunda. Kötü senaryolar içinde en iyi senaryo cari açık senaryosu. Portföy yatırımları her zaman gelebilir ancak doğrudan yatırımlar için yapısal reformlar ve ortam gerekiyor bunu unutmayalım(Dolayısıyla bu günkü ortamın her zaman yakalanamayacağını ifade ediyor belki de). Kurda cari açık için yapabilecek hiç bir şey yok. Ancak yapabileceğimiz şey vergi reformu ve asgari ücreti kaldırmak. Bu çok büyük miktarda yabancı sermaye çekecektir. Yabancı sermaye 10-15 yıllık projeksiyonla Türkiye’ ye geliyor. Biz uzun sureli bakamıyoruz onlar bakıyor.
Cevdet Bey asgari ücret konusunda söylediklerinin kısa dönemde gerçekleşmesinin hatta tartışılmasının bile zor olduğunu farkında. Ekonomide dışsallıkların olduğu alanlar dışında her türlü fiyat kısıtlamasının toplumsal paydayı azaltacağı noktasından hareketle asgari ücretin kaldırılması gerektiğini savunuyor ve özellikle %10 işsizliğin olduğu bir ülkede bunun kaldırılması gerektiğini ifade ediyor. Örnek olarak bir tarafta 200 YTL’ ye çalışmaya razı işgücü bir tarafta da ücret 200 YTL olduğunda çalıştırmaya razı işveren varken asgari ücretin, bu kesimlerin bir araya gelmesini engellediğini, dolayısıyla üretimi engellediğini ifade ediyor.
Biz bu konunun bu noktada 3-5 cümle ile halledilemeyeceğini ifade etmekle yetineceğiz. Kanımızca bu, enine boyuna tartışılması gereken bir konu. Ayrıca özellikle kadın ve çocuk işgücünün asgari ücretin kaldırılmasından nasıl etkileneceği ve diğer bazı konuların iyice incelenmesi gerektiğini ifade edelim.
Garanti Bankası Ekonomik Araştırmalar Müdürü Ali İhsan GELBERİ ise özellikle para politikalarının hangi noktadan itibaren etkin olarak kullanılmaya başladığını ifade etti. Bir çok grafikle desteklediği sunumunda özetle; 90 lı yıllardan itibaren Merkez Bankasına yük olan Hazinenin 2006 da artıya geçebildiğini, şu anda Hazinenin Merkez Bankasına etkisinin pozitif durumda olduğunu ifade etti.
Deutsche Bank Yön. Kur. Bşk. Vekili ve Genel Müdürü Dilek YARDIM ise Küreselleşmeden 1980 den sonra bahsetmeye başladığımızı bunun öncesinde NAFTA gibi bölgesel güçlerin var olduğunu ifade etti. Ayrıca Türkiye’ ye gelen bankaların “Özel Sermayeli Yabancı Banka” olduğuna vurgu yaptı. Dilek hanım bu vurgusuyla belki de, bu bankaların kar amacı güden bankalar olduğunu dolayısıyla bu bankaların kazanması için bizim ekonomimizin de iyi olması gerektiğini ve bunun için çaba göstermek zorunda olduklarını ifade ederek son gelişmelere komplo teorisyeni gözüyle bakanlara göndermelerde bulundu.
Notunu almadığım dolayısıyla şu an ismini söyleyemeyeceğim bir başka konuşmacı ise sunumunda Bankalarımızda şu andaki sermaye yapısının analizini yaptı ve yabancıların eline geçebilecek hisse miktarında bazı doğal sınırların varlığından bahsetti. Konuşmacı toplam bankacılık sektöründeki yabancı payının bir sınıra kadar yükselebileceğini ve korkulan boyutlara çıkamayacağını ifade etti.
Tabi konuşmacılar ve konuşmacıların ifade ettiği konular benim notlarımla sınırlı değil. Saydıklarımın dışında da bir çok konu dile geldi farklı konuşmacılar sunumlarını gerçekleştirdi. Ben dinlediğim konuşmalardan ve biraz da öğrencilerimi ilgisini çekeceğini düşündüğüm notları burada sıralamaya çalıştım. Konuşulanlarla notlarımın bazı farklılıklar içerebileceği de unutulmamalı. Bu arada sunumların sadece sunanların mesleki kariyerlerine bakarak iyi veya kötü değerlendirilmemesi gerektiğini, yön verdikleri sermaye büyüklüğü ölçüsünde bu görüşlerin piyasayı yönlendirdiği realitesini, unutmamamız gerektiğini düşünüyorum. Ben bu vesileyle beğenelim veya beğenmeyelim ekonomimiz ve dolayısıyla insanlarımızın refahı için çaba gösteren ve fikir ifade eden herkesi kutluyor, başarılar diliyor bütün okurlarımıza saygılarımı iletiyorum.